28 Eylül 2020 Pazartesi

VİRGİNİA WOOLF '' KENDİNE AİT BİR ODA ''



#VirginiaWolf 📚 #KendineAitBirOda 📖

1929 tarihinde yayımlanan "Kendine Ait Bir Oda" feminist hareketin klasik bir kitabı olarak kabul edilir. 
İnsan zihninin algıladıklarıyla ilgilenen “bilinç akışı” tekniğinin öncülerinden sayılan Virginia Woolf karakterin düşünme eylemini olduğu gibi aktarmaya çalışan, olayları yaşarken zihin süzgecinden geçirirken somutlaştırıp gözlemleyip, okurken yeniden soyutlaştıran büyük konsantrasyon isteyen eseriyle, kadın ve erkek yazarların birçoğunu tarihi süreçte ele alıp inceleyerek örneklendirmelerle aktarmaktadır. 

Virginia Woolf yapıtında temel olarak "kadın ve edebiyat" konusunu ele alırken toplumsal cinsiyet meselesini, ataerkil yapıyı, eğitimdeki eşitsizlikleri, kadınların tarih sahnesindeki silikliğini, dunyada hüküm süren erkek egemenliğini aktarmaktadır.
Yazar, eleştirilerinde sınıf, statü farkı gözetmeden yazın dünyasının kadınlar için, erkeklerden daha zor olmasını ve bu zorluklar karşısında nasıl bir çözüm üretilmesi gerektiğini belirtmiştir.
"Kendine Ait Bir Oda" gerçekçilikten öte kurmaca olarak da nitelendirilebilir. Eserde monologlara sık sık yer verilmeştir.

Kitapta önemli bir detay da tek bir anlatıcısının olmamasıdır. 
Woolf, kadınların eğitim almasındaki zorluklara, aile yaşamının getirdiği kısıtlamalar nedeniyle dünya sahnesinde arka planda yer almasına, kadınların neden erkekler kadar yetkin kurmaca yazarı çıkartmamasına değinmiş ve belirlediği argümanlarla cevaplar ve çözümler üretmiştir. Woolf'a göre kadınların erkekler kadar iyi eserler vermesinin 4 koşulu vardır : Para, oda, zaman, baskıdan sıyrılma.
Öncelikle bir kadının para kazanma imkanına ulaşması, bununla birlikte kendilerine ait özel bir odaya sahip olmaları, boş zaman bulmaları ve erkek baskısından kurtulması gerekmektedir.
Woolf, para kazanmayı kadının kendi bireyselliğini kavraması ve hakkı olan özgürlüğünü hissedebilmesi, ayrıca kendisini ataerkil düzenden sıyırmasınının kaynağı olarak görüyor.
Kadının kendisini erkekten bağımsızlaştırması için maddi açıdan özgürlüğe ulaşmasının önemini dile getiren Woolf, bu özgürlüğün kadını zihinsel olarak da özgürleştireceğini ve kadının yazmasına olumlu bir etkisi olacağını ifade ediyor. Bu özgürleşme yoluna girerken de kadının kendine ait bir odasının bulunmasını şart gören Woolf, kadının ev işlerinin yoğunluğundan sıyrılıp, sığınağının olması gerektiğini belirtiyor. 
Woolf, kadının erkeğin boyunduruğu altından çıkmasının, onun yazarlığı için kaçınılmaz olduğunu düşünüyor ve bu yoldaki en büyük görevi ise yine kadının kendisine veriyor. Kadınların bir farklılık yaratması gerektiğini düşünüyor, aynı zaman kadınların yazarken erkeklere benzememesi gerektiği konusunda da ısrar ediyor.

Feminizmin en önemli kitaplarından biri olan Kendine Ait Bir Oda’da Virginia Woolf, kadının kendisini erkeğin egemenliğinden kurtarması ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi koşuluna bağlıyor. 
Virginia Woolf "Kendine Ait Oda"da Shakespeare gibi bir dehanın erkek olmasının nedenlerini, erkeklerin düşünce yeteneği bakımından kadınlardan daha üstün olduğundan değil, gerekli imkanları daha kolay sağlamalarından mütevellit olduğunu vurgular ve bu  üstünlük düşüncesini çürütmek için koşulların oluşturduğu gerekçeleri sorgulayarak konuya farklı bir perspektiften yaklaşıp, hem sorgulatır hem açıklamalar sunar.
Yazar, kadınların, erkeklere ne söylediklerinin değil; kendilerine ne söylediklerinin önemli olduğunu anlamalarını istiyor. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmadan çocuk doğurduklarını ve dünyaya getirdikleri çocukların bakımlarıyla ilgilendiklerini ve bu nedenle evde kadınların alt sınıf erkeklerin ise üst sınıfını temsil ettiğini savunur.
Kadına ve erkeğe tanınan olanakların eşit olmadığını, bu eşitsizliğin hangi aşamalardan geçerek toplumsal sorun halini aldığını erkeklerden ziyade kadınların bilmesini ve kendi gerçeklerine bu bilinçle sahip çıkmalarını istiyor. 
Woolf, sorunlara, neden ve niçinler üzerine düşünce üretmenin konuyu aydınlığa kavuşturacağına inanıyor.

Yazar başta kendi ülkesi olmak üzere ataerkil düzende gücün, paranın ve yetkinin erkeklerin elinde olmasının, kadınları erkeklerin hayatlarına dahil olmak zorunda bıraktığını savunuyor. 
Yazar eserinde kadının kurmaca yazındaki yeri ile gerçek yaşamdaki yerinin fotoğrafını çekmiştir. Kurmaca yazını baştan başa kuşatan kadının, gerçek yaşamda erkeğinin kölesi olarak kaldığını ve bu durumdan kurtulmasına önce kendisinin çaba göstermesini ve bunun için kendi ayaklarının üstünde durmasının önemine ısrarla durmaktadır.






ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Herhangi bir sınıfı ya da cinsiyeti toplu bir şekilde suçlamak gülünç bir şeydi.

* Kurmaca edebiyat bir örümcek ağı gibidir ve alabildiğince ince ipliklerle de olsa, hayatın her bir köşesine bağlıdır.