1 Mart 2025 Cumartesi

ORHAN PAMUK " BEYAZ KALE"

 #OrhanPamuk  #BeyazKale 📖

Beyaz Kale, Nobel edebiyat ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk'un 1985 yılında yayımladığı tarihsel bir romandır.

Romanın konusu 17. yüzyılda İstanbul'da geçer. Beyaz Kale romanında zaman ve mekan, iki farklı şekilde değerlendirilebilir.

17. Yüzyılda ağırlıklı olarak İstanbul’da geçen eser, Padişah IV. Mehmet dönemini konu alır. Bu dönemin ve mekanın özellikleri, roman üzerinde belirleyici rol oynar.

Henüz Osmanlı çağının gerisinde değildir, henüz Avrupa Osmanlının çok ilerisinde değildir. Bulundukları coğrafyada desenleri farklı olsa da bilim adamları aynı hurafelerle başa çıkmak zorundadırlar. 

Romanda kullanılan ana mekan İstanbul olsa da, zaman zaman farklı bölgeler de hikayenin anlatısı içinde yer alır. IV. Mehmet’in sefere çıkmak ve avlanmak için sık sık gittiği Edirne, Hoca ile Venediklinin Lehistan Seferi’nin de başlangıç noktası olur.

Romana ismini veren “Beyaz Kale” ise, Venedikli ve Hoca’nın yaptığı silahı kullanarak ele geçirmeye çalışacakları Doppio Kalesi’ni ifade eder. 

Napoli'ye yapmakta olduğu bir deniz yolculuğu sırasında Osmanlı korsanları tarafından tutsak edilen bir Venedikli, İstanbul'a getirilerek köle olarak satılır.

Türk korsanlarca tutsak edilen Venedikli ile onu köle olarak satın alan hırslı Türk bilimcisinin Hoca’nın iki kişiden oluşan tek kişilik hayat öykülerinin romanıdır. İki karakter de fiziksel olarak birbirine benzemekte ve zamanla benlik değişimi algıları yaşamaktadırlar. Kitapta ayna metaforu kullanılmıştır. Romanın anlatıcısının iki karakterden hangisi olduğu özellikle kitabın sonunda belirsizlik ile bilinçli bir şekilde okuyucunun hayal dünyasına bırakılmaktadır. Kitaba hakim kurmaca daha başlamadan kendini gösteriyor. Kitabın ithaf edildiği kişi Sessiz Ev romanının bir karakteri olan Nilgün Darvınoğlu, giriş yazısının yazarı da aynı romandan Faruk karakteridir.

#altınıcizdiğimsatırlar 📝

* Aynaya bakarken nasıl görünüşünü seyrediyorsa insan, kendi düşüncesinin içine bakarak da özünü seyredebilirdi.

* İnsanın kim olduğunun ne önemi var derdim, önemli olan yaptıklarımız ve yapacaklarımızdır.

* Tuhaf ve şaşırtıcı olanı, dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri.

* Kendimizi tanıyor muyuz, insan kim olduğunu iyi bilmeli.

* Hayır, cesaretim değil, halim yokmuş.

* Bütün evleri, insanları, kalabalığı, neşeyi ve kederi ve sevinci anlamlandırmak kolay değildi. Üstelik tuhaf bir açlıkla gözüm yalnızca ayrıntılara takılıyordu, başkalarının hayatlarına, bir ev içinde kendi yakınlıklarını ve kardeşliklerini yaşayan insanların mutluluklarına, çaresizliklerine, kayıtsızlıklarına..

* İnsan, seçtiği hayatı sonradan benimseyecek kadar sevmeli.

* Aynı şeyleri acı ve umutsuzlukla yeniden görüyor ve adlandıramadığımız bir yenilgiyi boş yere bekliyorduk sanki.

* Bir düzenin yıkılacağı tahminini yürütmek o düzeni devirmek için fena bir yol sayılmaz.

* Bir zamanlar, ben olan kişi, beni bırakıp gitmişti.

* Ya devlet başa, ya kuzgun leşe