27 Temmuz 2021 Salı

TOLSTOY "KAFKAS TUTSAĞI"

#Tolstoy 📚 #KafkasTutsağı ⚔️

Tolstoy'un kısa hikayelerinin toplandığı " The Prisoner in the Caucasus / Kafkas Tutsağı", dört hikâyeden oluşmaktadır. İlk üç hikaye Tolstoy askerlik anıları izlenimlerinden yola çıkılarak; savaşta askerlerin yaşadıklarını, savaş atmosferini detaylı betimlemelerle aktarır. "Kafkas Tutsağı"  savaşın gereksizliğini, insanların hayatlarını nasıl alt üst ettiğini, aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların nefret, korku, cesaret, acıma gibi muhtelif duygularını "Savaş ve Barış" öncesi muhteşem bir şekilde tasvir etmiştir.


 Kitapta yer alan hikayeler 📖


• The Raid / Baskın - Bir Gönüllünün Öyküsü (1852)

• The Wood / Orman Kesimi - Bir Subay Adayının Öyküsü (1855)

• Felling / Rütbesi Düşürülen (1855)

• The Prisoner in the Caucasus / Kafkas Tutsağı (1872)


Altını çizdiğim satırlar 📝

* İnsanoğlunun yapısı bu işte: Yüzlerini bile görmek istemediğim insanlar için hayatımın en güzel yıllarını, mutluluğumu, geleceğimi harcıyorum!

* Bir tek kendine karşı kendi istediğin gibi olabilmekten, arkadaşlarıyla askerlerinin onu onun istediği gibi anlayamamalarından acı duyarmış.

* Sanki bu insanlar bir nedenle onu aldatmışlar, düş kırıklığına uğratmışlardı ve sanki kendisi de bir nedenle onlardan nefret etmişti.

* "Her işe burnunu sokana, aranıp sorulmadığı yerde kendini gösterene cesur denmez ki!"

"Peki kime denir sizce cesur diye?" 

Böyle bir soruyla ilk kez karşılaşıyormuş gibi:

"Cesur... cesur" diye birkaç kez yineledi, sonra "gerektiği gibi davranana cesur derler," dedi.

Platon'un cesaret tanımı aklıma geldi: Cesaret, korkulacak şeyden korkma, korkulmayacak şeyden korkmama bilgisidir ve yüzbaşının tanımı çok genel, biraz da belirsiz olmasına karşın her iki tanımın ana fikrinin birbirinden çok da farklı olmadığını, hatta yüzbaşının tanımının Grek filozofun tanımından daha doğru olduğunu, çünkü Platon'un tanımına benzer biçimde kurgulanacak olursa, yüzbaşının tanımının cesur korkulmayacak şeyden değil, yalnızca korkulacak şeyden korkandır, biçimini alacağını düşündüm.

* Bilmem sizin de başınızdan geçti mi? İyi bilmediğiniz dilde şiir okumak gibi bir şey bu: Olduğundan daha iyiymiş gibi geliyor insana o şiir?

* Şu sayısız yıldızla donanmış uçsuz bucaksız gökyüzü altındaki güzeller güzeli dünya nasıl dar gelir insanlara? Şu büyüleyici doğanın bağrında insan ruhu nasıl olur da kin, öç, kendi benzerlerini yok etme gibi duygulara kapılabilir? Nasıl olur da güzelliğin ve iyiliğin doğrudan ifadesi olan doğanın bir dokunuşuyla insan yüreğindeki bütün kötülükler yok olmaz?

* İnsan unutmak istediği şeyi yinelemez.

* Herkesin bildiği, ama üzerinde konuşulmayan şeyler vardır.

* Kara cahil, yabanıl biriyle yan yana yürümek ve onunla benim aramda hiçbir fark olmadığını bilmek, yani gelen bir kurşunla ha o ölmüş, ha ben ölmüşüm, arada hiç fark olmaması...

* Gerçekten çok mutsuz bir insanı içimden de olsa kınadığım için pişmanlıktan boğulacak gibiydim.


📌 Kronolojik Sıralayla Tolstoy Okuma Rehberi 📖

* Çocukluk, Gençlik, İlkgençlik (İletişim Yayınları) (1852 - 1857)

* Öyküler (İletişim Yayınları) (1856 - 1906)

* Sivastopol (İş Bankası Kültür Yayınları) (1855 - 1856)

* Aile Mutluluğu (İletişim Yayınları) (1859)

* Kazaklar (İş Bankası Kültür Yayınları) (1863)

* Savaş ve Barış (İş Bankası Kültür Yayınları) (1869)

* Kafkas Tutsağı (İş Bankası Kültür Yayınları) (1872)

* Anna Karenina (İş Bankası Kültür Yayınları) (1877)

* İtiraflarım (Antik Yayınları) (1880)

* İnsan Neyle Yaşar? (İş Bankası Kültür Yayınları) (1885)

* İvan İlyiç'in Ölümü (Can Yayınları) (1886)

* Kreutzer Sonat (İş Bankası Kültür Yayınları) (1889)

* Efendi ile Uşağı (İş Bankası Kültür Yayınları) (1895)

* Sanat Nedir? (İş Bankası Kültür Yayınları) (1897)

* Diriliş (İş Bankası Kültür Yayınları) (1899)

* Hacı Murat (Can Yayınları) (1912 - 1917)


* Henri Troyat "Tolstoy Biyografisi" (İletişim Yayınları)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder