11 Nisan 2020 Cumartesi

JACK LONDON ''BEYAZ DİŞ ''



#JackLondon #BeyazDiş 📚
Beyaz Diş özgün adı ile White Fang, Jack London'ın kahramanı vahşi köpek olan romanlarından biridir. Beyaz Diş ilk olarak 1906'da The Outing Magazine adlı dergide tefrika edilmiş daha sonra da kitap olarak basılmıştır.
Amerikalı realist yazarlarlardan biri olan Jack London, Alaska'daki günlerinde altın arayıcılarını taşıyan köpekleri inceleyip şahit olduklarını kitaplarına aktarmıştır.
Belgesel nitelikte başlayan eser; hayat, vahşi doğa, aşk, yuva, insan ve hayvan arasındaki acımasız ilişki ve hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.
Romanda hayvanlarla insanların ortaklaşa yaşadıkları coğrafyada meydana gelen olayları ve vahşi doğa koşullarını gerçeklikle tasvir ediliyor.
Yarı köpek yarı kurt olan Beyaz Diş’in farklı efendileri ile yasadıkları, hayatta kalma mücadelesi ve en sonunda evcilleşme süreci anlatılmaktadır.
Beyaz Diş'in hayatı ve yapısı; iyi veya kötü olan sahiplerinin davranışlarıyla şekillenir, farklı durumlara farklı koşullara uyum sağlamaya çalışması ve bu süreçteki çetin mücadelesi konu edilmiştir.
Beyaz Diş vahşi bir hayvanın bakış açısıyla, hem doğal hayatı hem de insanların dünyasını anlatır. İnsanlar ve hayvanların eziyetiyle karşılaşan ve hayatta kalmak için içgüdülerinin rehberliğine sığınan Beyaz Diş, vahşi hayat ile evcilleşme arasında sıkışıp kalır. Vahşi yaşam ve insan davranışının hayvan üzerindeki etkisiyle içinde vahşet uyandıran, sevgisiz, merhametsiz bir şekilde eğitilen Beyaz Diş'in hayatı son sahibiyle çok farklı bir boyuta ulaşır; ona sevgiyi, bağlılığı öğreten efendisiyle mutlu bir yaşama kavuşur.
Romanda doğadaki her canlının vahşi bile olsa sevgiye muhtaç olduğunu, sevgiyle ve şefkatle yaklaşılan hayvanların vahşi de olsa evcilleştirilebileceğini vurgulanır.

ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Hareketi sevmezdi çünkü soğuk. Yaşam demek hareket demektir ona göre, yaşam harekettir çünkü. Oysaki soğuk, hareketin her türlüsünü kötürümleştirmeye kararlıdır. Sular denize dökülmesin diye ırmakları dondurur, ağaçların taa iliğine kemiğine işler, özsuyunu dondurup kurutur. Ama asıl insanoğluna düşmandır o; çünkü insan, yaratıkların en devingenidir, durağanlığa karşı sürekli bir başkaldırma içindedir ve işte bu nedenledir ki soğuğun özellikle yere sermeye can attığı bir yaratıktır.

* Açlığın yol açtığı bir istekti onunki; kurdun dişleri kadar acımasız, buz kadar keskin bir istek.

* Vahşi Doğanın en acımasızca ve korkunç saldırısı ise insanoğluna olur, onu itaat etmeye zorlar. Yaşama isteği asla tükenmeyen ,tüm hareketlerin nihayetinde durması gerektiği kuralına her daim başkaldıran insanoğluna...

* Oysa büyümek hayat demekti ve hayat her zaman ışığa doğru gitmekti.

* Vahşi hayat, vahşi hayattı. Annelik ise ister vahşi hayatta olsun, ister olmasın annelikti, yırtıcı bir korumacılıktı..”

* Korku! Hiçbir hayvan, vahşi hayatın bu mirasından kaçamaz veya azığını feda ederek ondan kurtulamazdı.

* Hayat, şaşırtıcı bir yerdi. İçinde hayatın kıpırdanışını hissetmek, kasların hareketlerini fark etmek, sonsuz bir mutluluk kaynağıydı. Av peşinde koşmak, büyük bir heyecan ve korku veriyordu. Öfkeler ve savaşlar, aynı zamanda haz veren şeylerdi. Hatta korku ve dehşet ile bilinmeyenin gizemi bile bu hayata bir şey katıyordu. Bir de bazı rahatlıklar ve doyumlar vardı. Dolu bir mide, tembel tembel güneşin altında yatmak gibi şeyler çekilen bütün zahmetlerin, verilen bütün emeklerin zaten bir de kendi karşılığı vardı. Hayatın dışavurumuydu bunlar ve hayat, kendini dışa vurduğunda her zaman mutludur..

* ... dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: Zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi.

* İnsan yenildiğini düşünürse, yarı yarıya öyle sayılır.

* Hiç kimse kişiliğine uymayan bir şeyi yapmaya zorlanamaz.

* Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.

* Kendi yalnızlığı içinde fazla ağırbaşlı olmuş, fazla vakurlaşmıştı; hatta utangaçtı. Suskunluğu, mesafeliği, ve somurtkanlığı benimseyeli çok olmuştu.

* Sanki beyin diye bir şey yoktu vücudunda.

* Kendisine gülünmesine hiç dayanamıyordu. İnsanların kahkahası nefret edilesi bir şeydi.

* Sevgisi bir tür tapınmayı andırıyordu; sağır, dilsiz, sessiz ve çılgınca bir hayranlıktı. Aşkını sadece gözlerinin sabitlenmiş bakışlarıyla ifade ediyordu.







John Griffith London, Amerikalı gazeteci ve roman yazarı.
12 Ocak 1876 ' da San Francisco ' da doğmuştur.
Jack London, 22 Kasım 1916 tarihinde, 40 yaşındayken böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetmiştir.
İlk kitabı 'Kurt Dölü' 1900 yılında yayınlandı.
Eserlerinde yaşam kavgasını romantik bir bakış açısıyla anlatır, çoğu eserinde kapitalizmi sert bir şekilde eleştirir. Melankolik ve maceracı bir hayat tarzı vardır.
Etkili bir konuşmacı olarak sosyalizm ve diğer ekonomik, siyasi konularda konuşmacı olarak bulunmuştur. 17 yıllık yazarlık serüveninde 50 eser bırakmıştır.

Bazı Eserleri:
A Son of the Snow (1902)
Children of the Frost (1902)
Vahşetin Çağrısı (1903)
Deniz Kurdu (1904)
The Game (1905)
Beyaz Diş (1906)
Ademden Önce (1907)
Demir Ökçe (1908)
Martin Eden (1909)
Yanan Gün Işığı (1910)
Adventure (1911)
The Scarlet Plague (1912)
The Abysmal Brute (1913)
Ay Vadisi (1913)



#BeyazDiş📖
ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR :

* Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.

* Bir kimse kişiliğine uymayan bir şeyi yapmaya zorlanamaz.

* Yaptıklarının nedenlerini araştırma zahmetine kimse girmiyordu.
Sadece sonuçlarını görüyorlardı.

* İnsan yenildiğini düşünürse, yarı yarıya öyle sayılır.

* Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: Zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi.

* Bir bakış yeter anlatmaya her şeyi...
Onun sevgisi bir tür ibadet gibiydi; dilsiz,kendini ifade etmekten aciz, sessiz bir tapınmaydı. Yalnızca göz kırpmadan bakarak ifade ederdi sevgisini...

* "Acınası bir yalnızlık içinde acı acı ağlayıp
duruyordu."

* Hiç kimse kişiliğine uymayan bir şeyi yapmaya zorlanamaz.

* Onun hükmü altına girdiğine memnundu. Doğasının derinlerinde hiç el değmemiş noktalar vardı. Gelecek bir tatlı söz ya da okşayan elinin bir dokunuşu bu noktalara uzanabilirdi.

* Bir şeyi anlamanın tek yolu denemektir.

* Bütün canlılar gücü sever.

* Bu dünya bomboş ve maddi çıkarların geçerli olduğu bir dünyaydı! Kaba, sert, acımasız ve soğuktu! Sevgiden, okşamadan, sevecenlikten eser dahi yoktu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder