6 Mart 2021 Cumartesi

JOHN STEİNBECK "BİTMEYEN KAVGA"

#BitmeyenKavga 🎬 #JohnSteinbeck 📚

Nobel Edebiyat ödüllü yazar John Steinbeck'in 1936 yılında yayımlanan  romanı "Bitmeyen Kavga"  Pulitzer Ödüllü eseri Gazap Üzümleri romanında olduğu gibi, yoksul emekçilerin dayanışmasını anlatır. 

Bitmeyen Kavga , 1930’lu yılların Amerika’sında, buhran yıllarında, 3 büyük toprak sahibinin tüm ekonomiyi kontrol ettiği, grev gibi her türlü işçi hareketine karşı örgütlenmiş bir yer olan ABD’nin Torgas vadisindeki elma bahçelerinde ağır koşullarda çalışan mevsimlik işçilerin dünyasını; uğradıkları haksızlıkları, sosyal adaletsizliği, zengin-yoksul, sermaye-emek kavgasını aktarır. 

Elma toplayan tarım işçilerinin yaptığı grevi anlatırken, hem işçilerin, hem patronların hem komünizm yanlısı eylemcilerin kimi zaman olumlu, zaman zaman olumsuz ruh hallerine bürünmelerini, bireyin ve kitlenin değişen şartlardaki değişen psikolojilerini başarılı bir şekilde çözümlemektedir. Sadece işin felsefesini kavramak için ortamda bulunan bir doktorun düşünceleri de kitapta başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. 

John Steinbeck kendi hayatında edindiği tecrübeler işçilerin hayatına dair kuvvetli gözlem yapabilmesini ve aktarmasını sağlamış ve eserinde gözlemlerini ve deneyimlerini gerçekçi bir üslupla yazıya dökmeyi başarmıştır.

Emekçilerin gündelik yaşamlarını, içinde bulundukları koşulları, karşılaştıkları zorlukları, mücadeleleri aktarırken birleşerek, baskı ve sömürü karşısında direnmeyi, mücadele etmeyi öğrenen emekçilerin; hayatlarını ve ilişkilerini bazen ironi ile bazen de sert bir uslupla işler.



ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Sen hiç ücretinin yükselmesi için yeterli beceriye sahip olduğun halde işten atılıp yerine bir başkasının konduğu bir yerde çalıştın mı? Hiç şirkete bağlılıktan söz edilip aslında bu bağlılığın insanların birbirini ispiyonlaması anlamına geldiği bir yerde bulundun mu?

* Evde durmadan bir şeylerle mücadele ederdik, çoğunlukla da açlıkla. Peder, patronla kavga halindeydi. Bense okulda kavga ederdim. Fakat her seferinde kaybettik. Bu hep böyle olduğundan giderek kaybetmenin kader olduğu fikri kafamıza yerleşmişti. Peder, köpek sürüsü tarafından köşeye sıkıştırılmış bir kedi gibi kavga ederdi. Önünde sonunda bir köpeğin onu öldüreceği kesindi; yine de dövüşmekten vazgeçmedi. İşte böyle bir umutsuzluk ortamında büyüdüm...

Ev daima öfkeyle doluydu. Öfke, evin ortasında bir bulut gibi daima asılı dururdu. Patrona, amire, veresiyeyi kesen manava karşı o bitmek tükenmek bilmez, korkunç öfke. Bu öfkeyle miden bulanırdı ama yapılabilecek bir şey yoktu.

* Hayatta rahat huzur görmemiştim, buna açtım. Radikal hareket denen şeyler hakkında , sözüm ona bu adamlardan daha çok şey biliyordum. Daha çok okumuştum ama benim istediğim şey onlardaydı ve bunu mücadele içinde edinmişlerdi.

* Çok çabuk yatışan bir grev, işçilere nasıl örgütleneceklerini, nasıl bir araya geleceklerini öğretemez. Çetin bir grev en iyisidir. İşçilerin bir araya geldiklerinde ne kadar güçlü olduklarını görmelerini isteriz.

* İnsanlar birlikte çalışmayı sever. İnsanda, birlikte çalışma açlığı vardır. On kişinin, bir kişinin kaldırabileceği yükün on iki mislini kaldırabileceğini biliyor muydun? Küçük bir kıvılcım onları harekete geçirebilir. İnsanlar çoğu zaman birlikte çalışmaya kuşkuyla bakar, çünkü biri onları topluca çalıştırdığında kârı da cebe indirir. Onlar kendileri için çalışmaya başlayıncaya dek beklemek gerekir.

* Onların bir şeyi onaylamalarını istiyorsan, ‘bunu istiyor musunuz?’ diye soracaksın. Bir şeyi onaylamamalarını istiyorsan da, ‘bunu istemiyorsunuz, değil mi?’ diyecek ve oylayacaksın.

* Duygu ve düşüncelerim eleştirilerin üstündedir demiyorum ama onlar benim sahip olduğum tek şey. Ben tablonun bütününü görmek isterim... yapabildiğim ölçüde. Bakışımı 'iyi' veya 'kötü'yle sınırlamak istemem. 'İyi' terimini kullanırsam onu inceleme yetimi kaybederim, çünkü onun içinde kötü de olabilir.

* Konuşmak hissetmektir. Nasıl hissediyorsam öyle konuşuyorum, kesinlikle doğal bir şekilde. Öyle konuşmak için zorlamıyorum kendimi... İnsanlar kendileri gibi konuşmayanlara kuşkuyla bakar. Bir insana, anlamadığı sözcükler kullanarak hakaret bile edebilirsin. Belki yüzüne bir şey söylemez ama senden nefret eder.

* Bir gruba ait olan kişi artık kendisi değildir. Kendisinden farklı bir organizmanın içindeki bir hücredir. Nasıl vücudunu oluşturan hücreler sonuçta seni oluşturdukları halde senden farklıysalar, aynen öyle. İnsanlar, 'kitle çılgındır, ne yapacağı belli olmaz' derler. Neden insanlar kitleye tek tek bireyler olarak değil de, kitle olarak bakar? Kitle, bir kitle olarak aşağı yukarı her zaman mantıklı hareket eder.

* Parmağını kestiğin zaman yara mikrop kapar, şişer ve ağrımaya başlar. Şişme, vücudun direnişidir, ağrı ise savaş. Kimin kazanacağını bilemezsin ama ilk muharebe alanı yaradır. Eğer hücreler ilk muharebeyi kaybederse mikrop yayılır ve kola doğru ilerler... Bu küçük küçük grevler enfeksiyon gibidir. İnsanların içine bir şeyler girdi, hafif ateş başladı ve lenf bezleri takviye birlikleri gönderdi. Görmek istediğim için yaranın olduğu yere gidiyorum.

* "Çevremi incelemeye hiç zamanım olmadı, hiç. Yaprakların nasıl büyüdüğünü inceleyemedim. Etrafımda olup bitenleri

gözleme fırsatım olmadı. Bu sabah çadırda bir karınca yolu fark ettim. Onları seyredemedim. O sırada başka bir şey düşünüyordum. Bazen bütün gün oturup böcekleri incelemek gelir içimden, hiçbir şey düşünmeksizin."

"Bir kereliğine, bir an için bu duyguyu tatmak.… Hiçbir şeye böyle bakmadım. Hiçbir şeyi incelemeye zamanım olmadı. Her sey gelip geçecek ve ben hiçbir şeyi anlamayacağım... bir elmanın nasıl büyüdüğünü bile."

* Halkı inceleyenler daima onun insanlardan oluştuğunu düşünür, oysa onun insanla ilgisi yoktur. O farklı türde bir hayvandır. Bir köpek insandan ne kadar farklıysa o da o kadar farklıdır.

* "Ortada ne başlangıç var..." dedi , "ne de bir son. Bana öyle geliyor ki, insanlık hatırlayamadığı bir kör dövüşünden gelip öngöremediği ve anlayamadığı bir geleceğe doğru gidiyor. İnsan. biri hariç, karşılaştığı her engeli, her düşmanı yendi. Kendini yenemedi. Nasıl nefret etmesin kendinden."

"Biz kendimizden nefret etmiyoruz," dedi , "Bizi yere çalan, yatırıma dönüşmüş bu sermayeden nefret ediyoruz."

"Diğer taraf da insanlardan oluşuyor , senin gibi insanlardan. İnsan kendisinden nefret eder. Psikologlar, bir insanın kendinden nefret etmesinin kendini sevmesiyle dengelendiğini söyler. İnsanlık da bunun gibi olmalı. Kendimizle kavga ediyoruz ve ancak bütün insanları öldürerek kazanabiliriz. Yalnızım. Hiçbir şeyden de nefret etmiyorum. Eline ne geçecek bütün bunlardan?"

* Şiddet yoluyla sadece şiddeti inşa edebilirsin.

* Sanırım sadece onların insan olduğuna, hayvan olmadığına inanıyorum. Belki köpeklerin aç, hasta ve pislik içinde olduğu bir köpek barınağına gitsem onlara da yardım ederdim. Bu onların hatası değil. 'Onlar köpek, duyguları yok, kendi başlarının çaresine bakamazlar. Köpekler her zaman böyledir diyemezsin. Onları temizlemeye ve beslemeye çalışırsın. Sanırım benim tarzım bu. İnsanlara yardım edecek bazı becerilerim var ve yardım edilecek birini gördüğüm zaman bu yardımı yaparım. Çok fazla düşünmem üzerinde. Bir ressam tuval ve boyayı gördüğünde hemen resim yapmak gelir aklına. Neden resim yapmak istiyorum diye düşünmez bile.

* “Partili olmak nasıl bir şey, görüyor musun? Kitaplardan okuması güzeldir... çok romantiktir. Hanımefendiler ayağa fırlayıp, 'patronlar sınıfı' ve 'ezilen işçiler' diye vıyaklamayı pek severler. Bu ağır iştir.”

* Biri bir işe girişmişse bunu iki şey için yapıyordur. Ya bir yerlerden emir almıştır ya da ajanlık yapmaktadır. Fakat bu ikisi de değilse, onun ne yapacağını bilemezsin.

* Bir grevi iki nedenle kazanabilirsin, işçiler mücadelede kararlıysa ve halkın duyguları senden yanaysa.

* Siz pratik adamlar daima midesi olan pratik insanlara liderlik edersiniz. Ve bir şeyler daima yoldan çıkar. Adamlarınız yoldan çıkar, sağduyunun yolunu izlemez ve siz pratik adamlar bunu inkar edersiniz ya da üzerinde düşünmeyi reddedersiniz. Biri çıkıp midesi olan bir insanın sizin kurallarınızda belirtilenden fazla bir şey olup olmadığı üzerine sorgulamalara girdiği zaman da, 'hayalci, mistik, metafizikçi' diye ulumaya başlarsınız. Bilmiyorum neden pratik bir adama bunlardan söz ediyorum. Bütün tarih boyunca, midesi olan insanlara liderlik eden pratik bir insan kadar kafası karışık olan biri daha görülmemiştir.

* Sen bir neden olduğun kadar bir sonuç da olabilirsin. Sen grup insanının bir ifadesi olabilirsin, özel fonksiyonu olan bir hücre, gözdeki bir hücre gibi. Gücün, bir grup insanı olmaktan geliyor ve aynı zamanda onu yönlendiriyorsun, aynı bir göz gibi. Nasıl ki gözün hem beyninden emir alıyor, hem de ona emir veriyorsa.

* Bir grup insan harekete geçmek istediği zaman kendine bir sembol yaratır. 'Tanrı kutsal toprakları ele geçirmemizi istiyor' ; ya da ' Dünyayı demokrasinin beşiği yapacağız ' veya 'Sosyal adaletsizliği komünizmle kaldıracağız' denir. Fakat aslında Kutsal Topraklar, Demokrasi veya Komünizm grubun umrunda değildir. Belki de grup sadece harekete geçmek istemiştir. Kavgaya girmek istemiştir ve bu sözcükleri sadece bireylere güven vermek için kullanmıştır.


SİNEMADA BİTMEYEN KAVGA 


#Bitmeyen Kavga #JohnSteinbeck 📚#JamesFranco🎬🎥

John Steinbeck’in aynı isimli kitabından uyarlanan filmde zor şartlarda çalışan ve biraz daha iyi şartlara kavuşmak için çabalayan işçilerin verdiği mücadele anlatılıyor. Filmde, bir elma çiftliğinde çalışan işçiler, başlarındakilere ve kendilerine uygulanan haksızlıklar karşısında birlik olup arazi sahiplerine karşı savaş açar ve amansız bir mücadeleye girişirler. 

Yönetmen: James Franco

Senaryo: Matt Rager

Yapımcı: James Franco, Vince Jolivette, Monika Bacardi, Martin Guigui

Yapım Yılı: 2016

Yapım Yeri: ABD



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder