15 Haziran 2021 Salı

ERNEST HEMİNGWAY "ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR"

 #ErnestHemingway 📚

Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Amerikalı yazar ve gazeteci Ernest Hemingway tarafından 1940 yılında yazılmış savaş karşıtı bir romandır. 

Kitabın adı, şair John Donne'ın vaazlarından birinden alıntıdır. 

Otobiyografik bir özellikte olan roman, Ernest Hemingway’in kendi yaşamından izler taşır. İspanya İç Savaşı sırasında muhabirlik yaparak romanda geçen pek çok olaya tanıklık etmiştir. Ernest Hemingway bir gazeteci ve yazar olarak katıldığı İspanya İç Savaşı'nda gözlemlediği Franco'ya karşı savaşan bir gerilla grubunu da yakından tanıma fırsatı bulmuş, eserinde bu gerilla gruplarının yaptıkları mücadeleleri dile getirmiştir.

Macera türünde bir savaş romanı kurgusu özelliği taşıyan eserde, İspanyol İç Savaşı sırasında dağlarda savaşan gerilla güçleri arasında yer alan bir profesörün gözünden savaşın anlamsızlığı anlatılmaktadır. Savaşta verilen mücadelelerin zorluğu, ödenen bedellerin derinliği sorgulanmaktadır. İdealleri uğruna ölümü göze alan insanların duygularını ve kahramanlıklarını bu atmosferde yaşanan aşkların gerçekliğini ele almış, dağda kol kola gezen yaşamla ölüm , cesaretle korku, umutla çaresizlik temaları başarıyla yansıtılmıştır.

Eser, aynı adla 1943 yılında sinemaya uyarlanmış, yönetmenliğini ve yapımcılığını Sam Wood'un üstlendiği filmin başrollerini Gary Cooper ve Ingrid Bergman, paylaşmışlardır. 


İnsan ada değildir, 

Bütün de değildir tek başına,

Ana karanın bir parçası,

Okyanusun bir damlasıdır;

Bir kum tanesini bile alıp götürse deniz,

Küçülür Avrupa.

Sanki kaybolan bir burunmuş,

dostlarının ya da senin bir yurdunmuş gibi;

Bir insanın ölümüyle eksilirim ben,

çünkü bir parçasıyım insanlığın;

İşte bu yüzden sorma “çanlar kimin için çalıyor?” diye, 

çanlar senin için çalıyor.


John Donne




ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Üzüntü güneş doğunca silinir gider. Sis gibidir o.

* "Onları öldürmekle hiçbir şeyi öğretemezsin" dedi.

"Onları yok edemezsin, çünkü tohumların çoğu, daha büyük bir düşmanlıkla çoğalırlar.

* Burnum yassıdır,

Yüzüm karadır,

Ama yine de bir insanım.

* "Seninle sanki, uzun yıllardır seni tanıyormuşum gibi konuşuyorum."

“Öyledir... İnsanlar birbirlerini anladıkları zaman.”

* İnsan üzerinde düşününce iyi insanların hepsinin de neşeli olduklarını görüyordu. Neşeli olmak daha iyidi ve bir şeyinde de işaretiydi. Bu yaşarken ölümsüzlüğe ulaşmak gibi bir şeydi.

* Yararsız yolculuklarda daha çabuk ölürsün

* Öğrendiklerin değildir önemli olan, tanıştığın insanlardır.

* Hüzünlü de olsam seni gördüğüm zaman neşeleniyorum.

* Şimdiden başka hiçbir şey yoktur. Ne dün vardır, ne de bir yarın vardır. Bunu bilinceye kadar kaç yaşına varman gerekiyor?

* Denemedikten sonra olanaksız olduklarını nasıl bilebilirsin?

* Ama bu kötülük değildi. Yalnızca onun hayata tutunmak isteğiydi.

* Bütün o çırpınmalarının nedeni şuydu: çünkü kendi yitirdiğini başkalarının da yitirmesini istemiyordu ve sonra o zamanın yitik olduğunu kabul etme düşüncesi doğrusu yutulacak lokma değildi.

* Zaman yok, mutluluk yok, eğlenmek yok, çocuklar yok, bir ev yok, bir banyo yok, bir temiz pijama yok, sabah gazetesi yok, birlikte uyanmak yok, uyanıp onun orada olduğunu bilmek ve kendisinin de yalnız olmadığını bilmek yok. Hayır. Bunların hiçbiri. Ama niçin, hayatta sahip olmak istediğin tek şey bu iken, ve sen onu bulmuşken, niçin çarşaflı bir yatakta bir gececik geçirememek?

* İnsan ölümden korksa da korkmasa da, ölümü kabul etmek zordur.

* Dizlerinin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarının üzerinde öl.

* Kara cahillerle, kendini beğenmiş dalgacılar arasında sıkışıp kaldık. Ama bunların ilkini eğiteceğiz, ikincileri de ortadan kaldıracağız.

* Yalnızca biraz geç rastladın ona, hepsi bu

* Öfkelenmek korkmak kadar kötüdür.

* Özgürlükten daha ciddi bir şey yoktur.

* Kağıdın kanı akmaz.

* Uğruna savaştığımız her şeyi nasıl seviyorsam, öyle seviyorum seni de. Özgürlüğü, insan onurunu sevdiğim gibi seviyorum seni, tüm insanların çalışma hakkını, aç kalmama hakkını sevdiğim gibi seviyorum seni. Seni, savunduğumuz Madrid'i sevdiğim gibi, ölen tüm yoldaşlarımı sevdiğim gibi seviyorum.

* Birini seviyorum diye kendini aldatayım deme. İnsanların çoğu buna sahip olamayacak kadar talihsizdir. Daha önce sen de sahip değildin buna, şimdiyse sahipsin. Onunla ilişkin, ister yalnızca bugün, biraz da yarın sürsün, isterse uzun bir yaşam boyunca sürsün, insanoğlunun başına gelebilecek en önemli şeydir. Bunun var olmadığını söyleyen insanlar olacaktır her zaman, çünkü onlar buna sahip olamazlar. Ama ben sana bunun doğru olduğunu, senin buna sahip olduğunu ve yarın ölecek bile olsan şanslı olduğunu söylüyorum.

* Bir tek şimdi var ve bu şimdi yalnızca iki gün ise, demek ömrün iki günmüş ve bu iki günün içindeki her şey iyi olmalı. İki gün içinde belki de bir ömrü yaşarsın. Yakınmayı bir yana bırakır da asla elde edemeyeceğin şeyi istemekten vazgeçersen, ömrün güzel geçecek demektir. 

* Bence yetmiş saatte, yetmiş yılda yaşanacak kadar dolu dolu yaşanabilir; yeter ki yaşamın bu yetmiş saatin başladığı zamana değin dolu dolu geçmiş olsun, sen de belirli bir yaşa gelmiş ol.

* Oysa hayat, tepenin yamacında, rüzgâr altında başakları dalgalanan bir ekin tarlasıydı. Hayat, gökteki atmacaydı. Hayat, tahılın savrulduğu, samanların uçuştuğu harman yerinde, tozlar arasında duran bir testi suydu.

* Biz çok zor bir zamanda dünyaya gelmişiz, diye düşündü. Başka zamanda dünyaya gelseydik, herhalde şimdikinden daha kolay olurdu yaşamak. Hepimiz ıstırap çekmeye idmanlı olduğumuz için fazla ıstırap çekmiyoruz. Istırap çekenler, bu iklime uygun olmayanlardır. Güç kararlar verilmesinin gerektiği bir zamanda yaşıyoruz. Faşistler saldırdılar ve bize kararımızı verdirdiler. Biz yaşamak için savaşıyoruz.

* Öldüğün zaman ne hangi ulustan olduğun, ne de hangi siyasete bağlı olduğun anlaşılır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder