28 Ekim 2021 Perşembe

FYODOR DOSTOYEVSKİ "ÖLÜLER EVİNDEN ANILAR"


#FyodorDostoyevski 📚 #ÖlülerEvindenAnılar

Ölüler Evinden Anılar (Rusça: Записки из Мёртвого дома, Zapiski iz Mertvogo doma), Fyodor Dostoyevski'nin 1862 yılında yayımlanan romanıdır.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Ölüler Evinden Anılar’da Sibirya'da geçirdiği sürgün yıllarının izlenimlerini, onunla aynı kaderi paylaşan birbirinden farklı insanları, diri diri mezara gömülmüş hayatları, ayaklarındaki zincirler gibi ruhlarına da prangalar vurulan mahkumların mücadelelerini ve onları ayakta tutan umutlarını kaleme almıştır. Sibirya’nın ücra köşelerinde bozkırın ortasında, yalnızlığın, her yerden bayağılık akan, kötülüklerin ve işkencelerin maruz kalındığı ölü bir eve benzettiği hapishane hayatını gözleme dayalı ruhsal çözümlemelerle aktaran yazar, insanların ne kadar alçalabileceğini ve bu alçalmanın kimileri için ne kadar önemsiz olabileceğini betimler. Sözcüklerle insan portresi çizen Dostoyevski, insanların acımasızlıklarını, düşünmeden sadece nefes almak için bomboş yaşamlarını, acizliklerini tüm canlılığıyla yansıtır.

Cezaevi koşullarını tüm çıplaklığıyla aktaran yazar, mahkumların sefaletini, o döneme ait hapishane sistemindeki aksaklıkları eleştirip, mahkumların ruh hallerini psikolojik tahlillerle işlemiştir.

Eserde ayrıca mahkumların diliyle suça düşme sebebleri de irdelenmektedir. Dostoyevski'nin dönemin mahkum portresini çizdiği eserın anı-hatırat yönüyle de dönemin tarihine şahitlik etmemizi sağlamaktadır.



ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* İnsanın ait olmadığı bir çevrede yaşamasından feci bir şey olamaz.

* Mahpuslar burada evlerindeki gibi değil de, sanki yolculukları sırasında bir hava uğramış ya da büyük bir evde konaklıyormuş gibi yaşardı.

* Saf, temiz yürekli olanlar, bizde en aşağılık enayi yerine konulup küçümsenirdi.

* Bir sınıf insan vardır ki, çoğu zaman gayet zeki oldukları halde, arada bir alabildiğine soyut düşüncelere körü körüne bağlanırlar.

Bu yüzden hayatta o kadar acı çekmiş, bu düşünceler kendilerine o kadar pahalıya mal olmuştur ki, şimdi birdenbire vazgeçivermek onlar için pek güç hatta imkansızdır.

* Yüzlerce arkadaş arasında bulunduğum halde, kendimi ne kadar derin bir yalnızlık içinde hissettiğimi hatırlıyorum. Sonunda bu yalnızlığı da sevmeye başlamıştım ya... Bu ruh yalnızlığı içinde bütün geçmişimi gözden geçiriyor, her şeyi en ufak ayrıntısına kadar hatırlıyordum. Geçmişim üzerinde düşünürken kendimi amansız titizlikle suçluyor, hatta bu yüzden bazen bana bu yalnızlığı bağışlayan alınyazıma şükran duyuyordum. Çünkü bu olmasaydı, ne böyle kendimi yargılayabilir, ne de geçmişimi bunca titizlikle inceleyebilirdim. O vakitler kalbim ne umutlarla çarpmaya başlamıştı! Artık ileriki hayatımda geçmişte düştüğüm hataları, yanlışlıkları tekrarlamayacağımı kuruyor, kendi kendime söz veriyordum. Kendime bir gelecek programı hazırlamış, harfiyen uymaya kesin karar vermiştim. İçimde bütün bunları yerine getireceğime dair körü körüne bir inanç vardı...

* Bu duvarların arasında kaç gençlik boşu boşuna çürüdü gitti, nice yetenekler boş yere mahvoldu! Olduğu gibi söylemeliyim: Buradaki adamlar olağanüstü insanlardı. Belki de milletimizin en yetenekli, en güçlü adamlarıydı. Bunca yetenekli adam boş yere, doğal olmayan bir şekilde, büsbütün mahvolmuşlardı. Peki. Ama kabahat kimin?

* Bence hapishanede ya da herhangi bir yerde, kendi iradeleri dışında bir araya toplanmış insanların birbiriyle kavga etmesi, hatta nefret duyması, aynı şeyleri hürken yapmaktan daha kolaydır. Çünkü birçok şart buna yardım etmektedir.

* Bir işle uğraşmaları cinayetten koruyordu onları, işsiz kalan mahpuslar, şişeye kapatılmış örümcekler gibi birbirlerini yerlerdi yoksa.

* Küfür, mahpuslar arasında bir sanat haline gelmişti; hasımlarını ağır sözlerden ziyade sözlere yükledikleri anlamlarla aşağılamaya çalışırlardı ki, böylelikle küfürler daha ince, daha zehirli olurdu. Bitmek tükenmez kavgalar, bu sanatın daha da gelişmesine yardım ederdi.

* Bir keresinde aklıma şöyle bir fikir geldi: Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir.

* Sonunda pek ağır geldi bana askerlik. Komutan sevmiyor, ne yapsam cezalandırıyordu; niye öyle yapıyordu ki? Her şeye boyun eğiyor, dürüstçe yaşayıp gidiyordum; içkim yok, kimseden bir şey istemem, çünkü başkalarından bir şey istemek fena şeydir. Etrafın taşyürekli heriflerle doludur, ağlayacak tenha bir köşe bile bulamazsın.

* Sürgün hayatında hürriyet yokluğundan ve zorla çalıştırmadan başka,  belki diğerlerinden daha korkunç bir azabın olduğunu zamanla öğrendim:  Zorunlu ortak hayat.

* Öyle konular vardır ki, bunlar hakkında ancak denedikten, baştan geçtikten sonra yargıya varılabilir.

* İlk okuduğum kitap üzerimde kuvvetli, garip ve bambaşka bir etki bırakmıştır.

* Bence manevi yoksunluklar, bütün maddi azaplardan çok daha ağırdır.

* Hürriyet, yeni hayat, yeniden doğuş... Ah ne tatlı bir an bu!


📌 Kronolojik Sırayla Dostoyevski Okuma Rehberi 📖 * İnsancıklar (1846) (İletişim Yayınlayları) * Öteki (1846) (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) * Ev Sahibesi (1847) ( İş Kültür yayınları) * Beyaz Geceler (1848) (Can Yayınları) * Stepançikovo Köyü (1859) (İş Kültür Yayınları) * Ezilenler (1861) (İş Kültür Yayınları) * Ölüler Evinden Anılar (1862) ( İş Kültür Yayınları) * Yeraltından Notlar (1864) (İş Kültür Yayınları) * Suç ve Ceza (1866) (Can Yayınları) * Kumarbaz (1867) (İş Kültür Yayınları) * Budala (1869) (İş Kültür Yayınları) * Ecinniler (1872) (İş Kültür Yayınları) * Bir Yazarın Günlüğü (1873) (YKY) * Delikanlı (1875) (İletişim Yayınları) * Karamazov Kardeşler (1881) (İş Bankası Kültür Yayınları) 📌 Henri Troyat "Dostoyevski Biyografisi" (İletişim Yayınlayları)




18 Ekim 2021 Pazartesi

FYODOR DOSTOYEVSKİ "EZİLENLER"

 

#Dostoyevski #FyodorDostoyevski 📚
#Ezilenler #EzilmişlerveAşağılanmışlar 📖



Fyodor Dostoyevski’nin 1861 yılında yayımlanan (Unizhennye i Oskorblyonnye) Türkçe tercümesi “Ezilmişler ve Aşağılanmışlar” olan romanı, Türkçeye "Ezilenler" olarak çevrilmiştir. Dostoyevski’nin Sibirya’daki sürgünden dönüşte yazdığı ilk romandır. Gençlik yıllarındaki öz geçmişinden izler taşıyan anı türündeki eserde, yazar kendini yansıttığı Vanya (İvan Petroviç) karakteri gözünden olayları ve duyguları aktarmıştır. Romanda Çarlık Rusya’sındaki sınıf farklarına dayalı sistemde yaşanan çatışmalar işlenmiş, toplumda nufuzlü kimselerin aşağı tabakadaki insanları nasıl ezdiğini çetrefilli aşk hikayeleri eşliğinde anlatmıştır. Dostoyevski, insan doğasını, insanı insan yapan davranışları, romanın karakterleri üzerinden kendi uslubuyla aktarmış, ruh çözümlemelerine ve psikolojik analizlere yer vermiştir.




#AltınıÇizdiğimSatırlar 📝

* Önümüzde esrarlı, çekici bir hayat vardı ve onu tanımanın tadına doyulmuyordu.

* Mart güneşini, hele gurubunu pek severim, berrak, ayaz akşamlarda elbet. Ansızın parlak bir ışığa boğulan tüm sokak parıldar. Evlerin hepsi ansızın ışıldamaya başlar sanki. Boz, sarımtırak, kirli yeşil renkler bir anda tüm somurtkanlıklarını kaybederler; sanki içiniz birden ferahlar, sanki biri sizi dirseğiyle dürtmüş gibi irkilirsiniz. Yepyeni bir görüş, yepyeni düşünceler... Bir tek güneş ışığı insan ruhunda neler yapabiliyor, hayret!

* Hayatımın şu acı dolu son yılını bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. Hepsini kâğıda dökmek istiyorum; kendimi bununla oyalamazsam can sıkıntısından ölürüm herhalde. Başımdan geçenleri hatırlamak beni ıstırap verecek derecede heyecanlandırıyor. Kâğıda dökülünce daha teskin edici, daha düzgün şekiller alacak ve bir sayıklama veya kâbusa daha az benzeyecekler. Bana öyle geliyor. Yalnız yazma işi bile yeter; insanı sakinleştirir, soğukkanlı yapar, eski yazar alışkanlıklarımı dürter, anılarımla mariz hayallerimi bir iş, bir meşgale haline sokar... Evet, iyi buldum. Hem de sağlık memuruna bir miras bırakmış olurum; anılarımla kışın pencereleri kâğıtlasın bari.

* Gözlerinden, " Oysa ömrümüzün sonuna kadar mutlu olabilirdik!" düşüncesini okudum.

* Yer değiştirmek, baştan başa değişmek demektir.

* Kişiliğim, bizzat ben. Her şey, evren bile benim için yaratılmıştır. Beni dinleyin dostum, ben bu dünyada keyfince yaşamanın mümkün olduğuna hâlâ inanıyorum. Bu da inançların en iyisidir, zira buna inanmadan kötü bir hayat bile süremezsiniz, zehir içmekten başka çareniz kalmaz. İşittiğime göre, ahmağın biri bunu yapmış. Felsefeyle uğraşa uğraşa insan hayatındaki bütün kuralları, en tabii en sıradan olanları bile yıkmış; boşluk içinde topu topu bir sıfır elde edince bir siyanür asidini kurtuluş çaresi saymış. Siz bu hareketi Hamlet gibi bir umutsuzluk doruğuna, düşlerimizde görmediğimiz bir yüksekliğe çıkarırsınız. Çünkü siz şairsiniz. Ben basit bir adam olduğum için meseleye sade, pratik gözle bakarım.

* Bazı müşfik, ince duygulu kişiler, en sevdikleri varlığa bile yalnız başkalarının yanında değil, baş başa kalınca da yaklaşıp şefkat gösterme konusunda son derece inatçı, neredeyse untangaç olurlar; ama nadir görülen sevgi taşkınlıkları sırasında bastırdıkları duyguları da o ölçüde sıcak, heyecanlı olur.

* Sinirlerim bozuk olduğundan mı, yeni evimi yadırgadığımdan mı, yoksa yakında geçirdiğim bir üzüntüden mi ne, karanlık basar basmaz yavaşça mistik korku adını verdiğim bir ruh hali gelir üzerime; bu durum şimdi hastayken sık sık tekrarlanıyordu. Bu, benim de kestiremediğim, akla sığmayan, normal hayatta rastlanmadığı halde gayet cismani, hatta belki şu anda bile aklın sıraladığı bütün delillerle alay edercesine, kaçınılmaz, korkunç, iğrenç, merhametsiz bir varlık halinde karşıma dikilebilecek, acı, azap verici bir korkuydu. Bu korku genellikle, aklın söylediklerini dinlemez, gittikçe artardı; ondan sonra dimağ daha keskin bir açıklıkla işlemeye başlardı, bununla beraber duygulara karşı koymaktan acizdi. Akıl söz dinlemez, faydasızlaşır, bu ikileşme de ürküntümü artırır, acı dolu bir bekleyişe çevirirdi. Ölülerden korkan insanların duydukları sıkıntı da böyle bir şeydir sanırım. Ama benimkinde tehlikenin belirsizliği bu azabı daha da güçlendirirdi.





11 Ekim 2021 Pazartesi

FYODOR DOSTOYEVSKİ " ÖTEKİ"

 

#Öteki #Dvojnik
#FyodorMihayloviçDostoyevski 📚


1846 yılında yayımlanan Dostoyevski’nin ikinci eseri Öteki (Dvoynik), 1800’lerin Rusya’sının Başkenti Petersburg’da geçmektedir.
Dostoyevski, eserlerinde bireyin dünyasını içten dışa doğru ele alarak insanın kendisiyle hesaplaşmasını, kişilik arayışı neticesinde kişilik bölünmesini, parçalanmış bilincin kurduğu alter ego kavramıyla ürkütücü hayatı resmeder.
Öteki’nin kahramanı Golyadkin paranoid şizofreni hastasıdır. Çağının ötesine uzanan eser 1946'da yayımlanmıştır, şizofreniye ait klinik belirtileri içeren tanımlamayı ise ilk olarak Kraepelin "Dementia Precoxe" terimi altında 1874 yılında yapmıştır, 1911 yılında Eugen Bleuler schizo-phrenia "zihin bölünmesi" terimini kullanmıştır.

St. Petersburg'da yabancılaşmış, silik bir karakter olan düşük seviyeli memur Yakov Petrovich Golyadkin, bürokratik hiyerarşiye hapsolmuş, hayata yenik düşmüş bir karakterdir.
Golyadkin, herkesin ona karşı komplo kurduğuna, yetersizliğiyle dalga geçtiğine, onu aşağıladığına, alay ettiğine, dışladığına, ona karşı entrikalar çevirdiğine inanarak sürekli mani girdabına girer. Golyadkin'in tek istediği kamu hizmetinde üstleri tarafından değer görmektir. Kişilik bölünmesi yaşayan karakter aynı zamanda paranoya ve kaygı içindedir.
Golyadkin, dublörü / çifti / düşmanı ile  karşılaştıktan sonra hayatı, daha büyük içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürüklenir.  “Gerçek” Golyadkin ile “sahte” Golyadkin, rakip olarak devamlı çatışmaya girer. "Gerçek" Golyadkin, dublörünün / benzerinin onu gölgede bırakmak, zayıflatmak, yok etmek istediği kaygısıyla buhran içinde saplantılı halinden kurtulamaz.
Roman 2013 yılında The Double ismiyle sinemaya uyarlanmıştır.


ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Uzun süredir unutmuş olduğu bir düşünce -uzun süre önce yaşamış olduğu bir olayın hatırası- aklına gelmiş, çekiç gibi kafasına vuruyor, canını sıkıyor ve bu düşünceyi kafasından atamıyordu.

* Kafasındaki düşünceler çalılara takılırcasına sağa sola takılıyor, tek bir noktada durmuyordu.

* O anki durumu, uçurumun kenarında dururken altında sallanan, yarılan toprak parçası son bir sallanmayla koparak düşen ve onu da uçuruma sürükleyen, ama tutunup kendini kurtaracak, gözlerini derin boşluktan başka bir yana çevirecek gücü, azmi olmayan birini andırıyordu; uçurum onu kendine çekiyor ve sonunda ölüme bir an önce kavuşmak istercesine uçuruma kendi atlıyor.

* Yalnızca kendinden kaçmak istemiyor, bir daha geri dönmemek üzere ortadan kaybolmak İstiyordu.

* Ayaklarından zincirlenmiş gibi kalakaldığı yerden hızla ileri atıldı, açık havaya, özgürlüğe, kaderin onu götüreceği yere doğru koşmaya başladı...

* Bir adım atsa içerideydi ve bunu ustalıkla becerebilirdi. O anda – büyük bir dolap ve eski paravanların arasında, çöplerin ve ıvır zıvırların ortasında, üç saat soğukta bekledikten sonra – Fransız bakan Villéle'in "Beklemeyi bilen amacına ulaşır" sözünü tekrarlıyordu. Bu sözü, farklı konuyla ilgili bir kitapta okumuştu ve söze son derece uygun düşen bir anda hatırlamıştı.

* Ben basit bir adamım, görünüşümde bir parıltı yoktur. Bu konuda silahsız bir asker gibiyim.

* Dolambaçlı yollara sapmadan, düzgün, açık yollarda yürürüm çünkü o yolları önemsemem ve onları başkalarına bırakırım. Belki sizden de benden de temiz olanları aşağılamak niyetinde değilim... İmalı sözlerden de hoşlanmam; ikiyüzlülüğe de tenezzül etmem; iftiradan ve dedikodudan tiksinirim. Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım, insanların arasında dolaşırken değil.


📌 Kronolojik Sırayla Dostoyevski Okuma Rehberi 📖 * İnsancıklar (1846) (İletişim Yayınlayları) * Öteki (1846) (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) * Ev Sahibesi (1847) ( İş Kültür yayınları) * Beyaz Geceler (1848) (Can Yayınları) * Stepançikovo Köyü (1859) (İş Kültür Yayınları) * Ezilenler (1861) (İş Kültür Yayınları) * Ölüler Evinden Anılar (1862) ( İş Kültür Yayınları) * Yeraltından Notlar (1864) (İş Kültür Yayınları) * Suç ve Ceza (1866) (Can Yayınları) * Kumarbaz (1867) (İş Kültür Yayınları) * Budala (1869) (İş Kültür Yayınları) * Ecinniler (1872) (İş Kültür Yayınları) * Bir Yazarın Günlüğü (1873) (YKY) * Delikanlı (1875) (İletişim Yayınları) * Karamazov Kardeşler (1881) (İş Bankası Kültür Yayınları) 📌 Henri Troyat "Dostoyevski Biyografisi" (İletişim Yayınlayları)

#TheDouble  🎬 #Öteki 🎥

Öteki ( The Double), yönetmenliğini Richard Ayoade'ın üstlendiği, 2013 yılı İngiliz yapımı kara komedi, gerilim filmidir.

Fyodor Dostoyevsky'nin aynı adlı novellasından uyarlanan film, yoğun miktarda gizem barındırır, kahramanların duygusal çözümlemelerine dönük psikolojik derinlikte anlatımlara yer verir. Filmde hem içsel çözümlemeler hem sistem eleştirileri mevcuttur.

#TheDouble 🎥

-Senin gibilere pek rastlanmıyor değil mi?

-Benzersiz olduğumu düşünmek isterdim.

#Öteki 🎬

"Diğer insanlar yalnız olmasalar bile ona yalnız birisi olduğunu nasıl söyleyebilirim ki ? Ona söylemek istediklerimin hepsi bu. Kayıp, yalnız ve görünmez olmanın nasıl hissettirdiğini iyi bilirim çünkü... Onunla konuşmaya çalıştım ama nasıl kendim olurum bilmiyorum. Sanki sürekli kendim değilmişim gibi. Elini bana uzatsan ulaşabilecekmişsin gibi. Şu anda olduğum kişinin aksine, olmak istediğim kişiyi göremiyorum. Bunun için uğraşıyorum ama ne yapılması gerekiyorsa yetersizim, olmuyor. Pinokyo gibiyim. Tahtadanım ben, gerçek bir insan değilim.''










FYODOR DOSTOYEVSKİ " İNSANCIKLAR"

 #Dostoyevski 📚 #İnsancıklar


1846 yılında yayımlanan Dostoyevski’nin ilk eseri olan İnsancıklar mektup-roman tarzında yazılmış, yokluğu ve yoksulluğu realist bir şekilde tasvir eden toplumsal içerikli bir romandır. Rus toplumunu pek çok yönden irdeleyen roman, Rus edebiyatının ilk toplumsal romanı olarak kabul edilir. Dostoyevski’nin yazmış olduğu bu eserle yaşadığı çağın insanını, toplumunu ve olaylarını resmeder ve felsefi derinlikle aktarır. 

Roman aşk konusu etrafında Rus halkının karakterlerini ve duygu dünyalarını analiz etmektedir. Mektupların içeriği, günlük yaşantılarındaki olayları, bu olayların kendi üzerlerinde bıraktığı izleri ve birbirlerine karşı hissettikleri duyguları konu alır. Dostoyevski, halk içindeki eşitsizlikleri, ayrıştırmaları gözler önüne sererek işlediği yaşam koşulları, yoksulluk gibi olaylar dönemin Petersburg hayatına ayna tutmaktadır. Yazar, maddiyatın insanların yaşantıları üzerindeki yıkıcı gücünü ve fakir insanların karşı karşıya kaldığı acımasız gerçekliği gözler önüne sermiştir.



ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Geçmiş kötü bile olsa, anısı tatlı bir elem verir insana. Beni üzen çirkin bir olayı bile sonraları çirkinliğinden sıyrılmış, hoş bir biçimde hatırlarım.

* İnsanın sıcak, mutlu, bildik aile yuvasında bulunmasından daha hoş ne olabilir!

* İnsan başkalarıyla yakından ilgilenirse, onların felaketlerini benimserse hiçbir zaman mutlu olamaz.

* Okuduğum romanların, şiirlerin etkisinde kaldığım, genç olduğum için böyle düşünüyormuşum. Romanlar genç kızları mahvediyormuş. Kitap ahlak bozucu bir şeymiş, nefret edermiş kitaplardan. Insanları anlamam için onun yaşına gelmem gerektiğini söyledi.

* Düşkünler hodbin olur... Doğanın bir yasasıdır bu. Eskiden de hissediyordum bunu. Yoksul, ezilmiş insan kuşkucudur. Çevresine yanından geçenlere yan gözle, bir tuhaf bakar. Kendisinden mi söz ediyorlar, anlamak için gözlerini kısarak, kuşkulu bakışlarını dolaştırır çevresindekilerin üzerinde, konuşulanlara kulak kabartır. Niçin böyle soğuk bir dış görünüş vardır? Neler hisseder? Dış görünüşü böyledirde iç görünüşü nasıldır acaba? Şurası kesindir ki var Varvaracığım, şu kağıt karalayıcılar ne kadar yazarlarsa yazsınlar, yoksul insanın bir paçavra kadar değeri yoktur! Bu böyle gelmiş böyle gider. Niçin mi? Çünkü onlara - yazarlara- göre yoksul insan, her şeyi ortaya dökülmesi gereken bir yaratıktır. Kutsal hiçbir şeyi, gururu olamaz!..

* Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktır. Mutsuzlar, zavallılar daha da mutsuz, zavallı olmamak için birbirlerinden kaçmalıdırlar.


📌 Kronolojik Sırayla Dostoyevski Okuma Rehberi 📖 * İnsancıklar (1846) (İletişim Yayınlayları) * Öteki (1846) (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) * Ev Sahibesi (1847) ( İş Kültür yayınları) * Beyaz Geceler (1848) (Can Yayınları) * Stepançikovo Köyü (1859) (İş Kültür Yayınları) * Ezilenler (1861) (İş Kültür Yayınları) * Ölüler Evinden Anılar (1862) ( İş Kültür Yayınları) * Yeraltından Notlar (1864) (İş Kültür Yayınları) * Suç ve Ceza (1866) (Can Yayınları) * Kumarbaz (1867) (İş Kültür Yayınları) * Budala (1869) (İş Kültür Yayınları) * Ecinniler (1872) (İş Kültür Yayınları) * Bir Yazarın Günlüğü (1873) (YKY) * Delikanlı (1875) (İletişim Yayınları) * Karamazov Kardeşler (1881) (İş Bankası Kültür Yayınları) 📌 Henri Troyat "Dostoyevski Biyografisi" (İletişim Yayınlayları)






7 Ekim 2021 Perşembe

LEV NİKOLAYEVİC TOLSTOY "DİRİLİŞ"

 

#Tolstoy 📚 #Diriliş 📖

"Diriliş" (Воскресенье) Tolstoy’un 1899'da yazdığı hukuk ve bürokrasi hicvi olan başyapıtıdır. Yazar, ruhani bir dirilişi konu aldığı eserde toplumsal eşitsizliği, sömürüyü, Rus ceza hukukunu eleştirmiştir.
Tolstoy, suç ve suçluluk duygusunun arka planında Nehlüdov karakteri
üzerinden kendi dünya görüşünü, kişisel değişimlerini, hayat felsefesini,
dini inanç arayışını ve anlayışını aktarmıştır. Tolstoy kendi yaşamını ve yaşamındaki ideolojik, teolojik, sosyolojik, psikolojik gerilim ve gelişimleri karakterine yönelterek yansıtmıştır. Yarattığı karakter gibi Tolstoy da manevi arayışlar içinde, ahlaki yetkinliğe ulaşma çabasıyla, kendini ve çevresini yargılayarak, hayatı anlamlandırmaya çalışıp ruhunda yaşadığı değişime bir yön vermek istemiş ve kendi hayat felsefesini oluşturmaya çalışmıştır.

Romanda, Nehlüdov karakterinin bedensel zevki uğruna işlediği bir hatanın neden olduğu trajik durumla yıllar sonra yüzleşmesi ve ruhunu kötülüklerden arındırma yolunda sarf ettiği çaba anlatılır ve vicdan azabına, insan fıtratına; insanların en doğru olanları yapıp yapamayacağı sorularına, genlerinde kötülük olan insanların bunu düzeltip düzeltemeyeceklerine yönelik konulara değinilirken, ahlaki değerlere vurgu yaparak insan ruhunun, vicdanının ve inancının toplum tarafından öldürüldüğü dile getirilmiştir.

Eserin otobiyografik nitelikleri barındırmasının yanı sıra dönemin sosyolojik sorunları, eşit olmayan toplumsal düzen, dini yozlaşma, hukuk düzeninin adaletsiz tarafları eleştirilip vicdan ve adaletin yeniden doğup doğamayacağı sorgulanmıştır.

 



 ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Her insan, bir işi yapabilmek için bu işin iyi ve önemli bir iş olduğunu kabul etmek zorundadır. Bu yüzden de insan hangi durumda olursa olsun yaptığı işin kendisine önemli ve iyi görüneceği bir yaşam görüşü oluşturur mutlaka.

Genellikle bir hırsızın, katilin, hafiyenin, fahişenin yaptıkları işin kötülüğünü kabul ederek bu işten utanacakları düşünülür. Oysa tam tersi olur. Kaderin ve işledikleri günahlarla yaptıkları hataların sonucunda malum duruma düşmüş olan insanlar, ne kadar yanlış olursa olsun, kendilerine öyle bir yaşam görüşü oluştururlar ki, içinde bulundukları durum onlara iyi ve saygın bir durum olarak görünür. Bu görüşü desteklemek için de yaşamla ve bu yaşam içindeki yerleriyle ilgili oluşturdukları anlayışın kabul gördüğü bir insan çevresinde bulunurlar içgüdüsel olarak. İş, becerikliliğiyle övünen hırsızlara, ahlaksızlığıyla övünen fahişelere, acımasızlığıyla övünen katillere gelince şaşırıp kalırız. Ama bu şaşkınlığımızın nedeni sadece bu insanların çevresinin, ortamının sınırlı bir çevre ve ortam olması ve asıl önemlisi de bizim bu çevrenin dışında bulunmamızdır. Ancak zenginlikleriyle yani yağmacılıklarıyla övünen zenginler, zaferleriyle yani işledikleri cinayetlerle övünen komutanlar, güçleriyle yani zorbalıklarıyla övünen hükümdarlar için de aynı şey geçerli değil midir? Bu insanların durumlarını haklı göstermek için yaşam anlayışlarını, iyilik ve kötülük anlayışlarını çarpıttıklarını görmememizin tek nedeni, bu tür çarpık anlayışlara sahip insanlar çevresinin daha geniş olması ve bizim de bu çevreye ait olmamızdır.

* İki yıldır günlük yazmadım. Bu çocukça şeyi bir daha hiç elime almayacağımı sanıyordum. Oysa çocukça bir şey değil bu, insanın kendisiyle, her insanın içinde yaşayan ilahi ben'iyle konuşmasıdır. Bu ben iki yıldır uyuyordu ve benim konuşacak kimsem yoktu.

* O zamanlar önünde sonsuz olanaklar bulunan, canlı, özgür biriydi. Şimdi ise aptal, boş, amaçsız ve hiçbir anlamı olmayan bir hayatın ağlarına kıskıvrak yakalanmış hissediyordu kendini. Bu ağdan hiçbir çıkış yolu görmüyordu, zaten çıkmak isteği de yoktu. Bir zamanlar dürüstlüğüyle nasıl gururlandığını, doğru söylemeyi her zaman kendine kural edindiğini, gerçekten de hep doğru sözlü biri olduğunu, şimdiyse boğazına kadar yalana, çevresindeki herkesin doğru olarak kabul ettiği en korkunç yalana battığını anımsadı. Ve bu yalandan kurtuluş yoktu, en azından kendisi bir kurtuluş yolu görmüyordu. Bu yalana batmış, alışmış, içine yan gelip yatmıştı.

* İçinde koşmaya başlamış olan pişmanlık duygusuna boyun eğmemişti hâlâ. Bunun, geçip gidecek ve yaşantısını bozmayacak bir rastlantı olduğunu düşünüyordu. Odalara pisleyen ve sahibi tarafından ensesinden yakalanıp burnu yaptığı pisliğe sokulan bir köpek yavrusunun durumunda hissediyordu kendini. Yavru köpek ciyak ciyak bağırıyor, badger diye işin sonuçlarından olabildiğince uzaklaşmak ve bunları unutmak için geri geri kaçmaya çalışıyor ama insafsız sahibi buna izin vermiyordu. O da yaptığı fenalığı aynı şekilde hissediyordu. Sahibinin güçlü elini de hissediyordu ama yaptığının anlamını hâlâ kavrayamıyor, sahibini tanımıyordu. Karşısında duran şeyin kendi eseri olduğuna inanmak istemiyordu hâlâ. Ancak görünmez, insafsız bir el onu yakalamıştı ve kurtulamayacağını artık seziyordu. Hala kabadayılık taslıyor ve her zamanki alışkanlığıyla ayak ayak üstüne atmış, pince-nez'siyle (kelebek gözlük) dikkatsizce oynayarak birinci sıranın ikinci sandalyesinde kendinden emin bir pozda oturuyordu. Bununla birlikte sadece yaptıklarının değil, aynı zamanda bütün işsiz güçsüz, uçarı ve kendini beğenmiş yaşantısının acımasızlığını, alçaklığını, adiliğini artık ruhunun derinliklerinde duyuyordu ve bütün bu on iki yıl boyunca işlediği bu suçu da, daha sonraki yaşamını da kendisinden bir mucize eseri gizlemiş olan bu korkunç perde artık sallanıyor ve o, bu perdenin arkasına arada bir göz atıyordu.

* Bütün insanlarda olduğu gibi, onun içinde de iki insan vardı. Biri, başkalarına da yarar getirecek iyilikler peşindeki ruhsal insan, diğeri yalnız kendisi için iyilik arayan ve bu iyilik için dünyanın bütün iyiliklerini gözden çıkarmaya hazır tensel insan.

* "İşte artık benim hayatımın işi de bu. İşin biri bitti, öbürü başladı."

O geceden sonra onun için yepyeni bir hayat başlamıştı. Bunun nedeni yeni bir yaşama adım atmasından çok, geride kalan zaman içinde başından geçenlerin kendisi için eskiye oranla son derece farklı bir anlam kazanmış olmasıydı. Yaşamındaki bu yeni dönemin nasıl sonuçlanacağını ise gelecek günler gösterecekti.

* Süngerin suyu emdiği gibi o da bu kitapta karşısına çıkan gerekli, önemli ve sevinçli şeyleri emiyordu. Ve okuduğu her şey bildik geliyor, çoktandır bildiği ama daha önce tümüyle anlamadığı ve inanmadığı bir şey kanıtlanmış, kavranmış gibi geliyordu.

* Tüm insanlar kısmen kendi düşüncelerine, kısmen de başkalarının düşüncelerine uygun olarak yaşarlar ve hareket ederler.

İnsanlar arasındaki en önemli farklardan biri, insanların ne dereceye kadar kendi düşüncelerine göre, ne dereceye kadar başkalarının düşüncelerine göre yaşadıkları konusunda ortaya çıkar. Bazı insanlar çoğunlukla kendi düşüncelerinden zeka oyunu olarak yararlanırlar, kendi akıllarını aktarma kayışı çıkarılmış bir çark gibi görürler, davranışlarında düşüncelerine, geleneğine, yasasına uyarlar; diğerleri ise kendi düşüncelerini bütün davranışlarının en önemli harekete geçirici gücü sayarak hemen hemen her zaman kendi akıllarının istediği şeylere kulak verirler ve ona uyarlar, ancak arada sırada da başkalarının kararını uygun görürler, tabii ki bu kararı eleştirdikten sonra yaparlar bunu.

* Yeni, bilinmeyen, çok güzel bir dünyayı keşfeden bir gezginin sevincini duyuyordu içinde.

* Kendisi aydınlıktan nasibini aldıktan sonra elindeki ışığı asıl kullanması gereken yere, yani cahillliğin karanlığından kurtulmaya çalışan halka yardım etmeye değil, halkı bu karanlığın içine iyice gömmeye çeviren acımasız insanların geçmişte de şimdi de var olduğunu aklına bile getiremezdi.

* Bütün kötü davranışların kaynaklandığı düşünceler vardır. Kötü bir davranışı yinelemek ve bundan pişmanlık duymak mümkündür, kötü düşünceler ise kötü davranışları doğurur.

Kötü davranış yalnızca başka kötü davranışların yolunu düzler, kötü düşünceler ise karşı konuşamayacak şekilde bu yolda yürümeye çağırır.


📌 Kronolojik Sıralayla Tolstoy Okuma Rehberi 📖

* Çocukluk, Gençlik, İlkgençlik (İletişim Yayınları) (1852 - 1857)

* Öyküler (İletişim Yayınları) (1856 - 1906)

* Sivastopol (İş Bankası Kültür Yayınları) (1855 - 1856)

* Aile Mutluluğu (İletişim Yayınları) (1859)

* Kazaklar (İş Bankası Kültür Yayınları) (1863)

* Savaş ve Barış (İş Bankası Kültür Yayınları) (1869)

* Kafkas Tutsağı (İş Bankası Kültür Yayınları) (1872)

* Anna Karenina (İş Bankası Kültür Yayınları) (1877)

* İtiraflarım (Antik Yayınları) (1880)

* İnsan Neyle Yaşar? (İş Bankası Kültür Yayınları) (1885)

* İvan İlyiç'in Ölümü (Can Yayınları) (1886)

* Kreutzer Sonat (İş Bankası Kültür Yayınları) (1889)

* Efendi ile Uşağı (İş Bankası Kültür Yayınları) (1895)

* Sanat Nedir? (İş Bankası Kültür Yayınları) (1897)

* Diriliş (İş Bankası Kültür Yayınları) (1899)

* Hacı Murat (Can Yayınları) (1912 - 1917)


* Henri Troyat "Tolstoy Biyografisi" (İletişim Yayınları)