18 Ekim 2021 Pazartesi

FYODOR DOSTOYEVSKİ "EZİLENLER"

 

#Dostoyevski #FyodorDostoyevski 📚
#Ezilenler #EzilmişlerveAşağılanmışlar 📖



Fyodor Dostoyevski’nin 1861 yılında yayımlanan (Unizhennye i Oskorblyonnye) Türkçe tercümesi “Ezilmişler ve Aşağılanmışlar” olan romanı, Türkçeye "Ezilenler" olarak çevrilmiştir. Dostoyevski’nin Sibirya’daki sürgünden dönüşte yazdığı ilk romandır. Gençlik yıllarındaki öz geçmişinden izler taşıyan anı türündeki eserde, yazar kendini yansıttığı Vanya (İvan Petroviç) karakteri gözünden olayları ve duyguları aktarmıştır. Romanda Çarlık Rusya’sındaki sınıf farklarına dayalı sistemde yaşanan çatışmalar işlenmiş, toplumda nufuzlü kimselerin aşağı tabakadaki insanları nasıl ezdiğini çetrefilli aşk hikayeleri eşliğinde anlatmıştır. Dostoyevski, insan doğasını, insanı insan yapan davranışları, romanın karakterleri üzerinden kendi uslubuyla aktarmış, ruh çözümlemelerine ve psikolojik analizlere yer vermiştir.




#AltınıÇizdiğimSatırlar 📝

* Önümüzde esrarlı, çekici bir hayat vardı ve onu tanımanın tadına doyulmuyordu.

* Mart güneşini, hele gurubunu pek severim, berrak, ayaz akşamlarda elbet. Ansızın parlak bir ışığa boğulan tüm sokak parıldar. Evlerin hepsi ansızın ışıldamaya başlar sanki. Boz, sarımtırak, kirli yeşil renkler bir anda tüm somurtkanlıklarını kaybederler; sanki içiniz birden ferahlar, sanki biri sizi dirseğiyle dürtmüş gibi irkilirsiniz. Yepyeni bir görüş, yepyeni düşünceler... Bir tek güneş ışığı insan ruhunda neler yapabiliyor, hayret!

* Hayatımın şu acı dolu son yılını bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. Hepsini kâğıda dökmek istiyorum; kendimi bununla oyalamazsam can sıkıntısından ölürüm herhalde. Başımdan geçenleri hatırlamak beni ıstırap verecek derecede heyecanlandırıyor. Kâğıda dökülünce daha teskin edici, daha düzgün şekiller alacak ve bir sayıklama veya kâbusa daha az benzeyecekler. Bana öyle geliyor. Yalnız yazma işi bile yeter; insanı sakinleştirir, soğukkanlı yapar, eski yazar alışkanlıklarımı dürter, anılarımla mariz hayallerimi bir iş, bir meşgale haline sokar... Evet, iyi buldum. Hem de sağlık memuruna bir miras bırakmış olurum; anılarımla kışın pencereleri kâğıtlasın bari.

* Gözlerinden, " Oysa ömrümüzün sonuna kadar mutlu olabilirdik!" düşüncesini okudum.

* Yer değiştirmek, baştan başa değişmek demektir.

* Kişiliğim, bizzat ben. Her şey, evren bile benim için yaratılmıştır. Beni dinleyin dostum, ben bu dünyada keyfince yaşamanın mümkün olduğuna hâlâ inanıyorum. Bu da inançların en iyisidir, zira buna inanmadan kötü bir hayat bile süremezsiniz, zehir içmekten başka çareniz kalmaz. İşittiğime göre, ahmağın biri bunu yapmış. Felsefeyle uğraşa uğraşa insan hayatındaki bütün kuralları, en tabii en sıradan olanları bile yıkmış; boşluk içinde topu topu bir sıfır elde edince bir siyanür asidini kurtuluş çaresi saymış. Siz bu hareketi Hamlet gibi bir umutsuzluk doruğuna, düşlerimizde görmediğimiz bir yüksekliğe çıkarırsınız. Çünkü siz şairsiniz. Ben basit bir adam olduğum için meseleye sade, pratik gözle bakarım.

* Bazı müşfik, ince duygulu kişiler, en sevdikleri varlığa bile yalnız başkalarının yanında değil, baş başa kalınca da yaklaşıp şefkat gösterme konusunda son derece inatçı, neredeyse untangaç olurlar; ama nadir görülen sevgi taşkınlıkları sırasında bastırdıkları duyguları da o ölçüde sıcak, heyecanlı olur.

* Sinirlerim bozuk olduğundan mı, yeni evimi yadırgadığımdan mı, yoksa yakında geçirdiğim bir üzüntüden mi ne, karanlık basar basmaz yavaşça mistik korku adını verdiğim bir ruh hali gelir üzerime; bu durum şimdi hastayken sık sık tekrarlanıyordu. Bu, benim de kestiremediğim, akla sığmayan, normal hayatta rastlanmadığı halde gayet cismani, hatta belki şu anda bile aklın sıraladığı bütün delillerle alay edercesine, kaçınılmaz, korkunç, iğrenç, merhametsiz bir varlık halinde karşıma dikilebilecek, acı, azap verici bir korkuydu. Bu korku genellikle, aklın söylediklerini dinlemez, gittikçe artardı; ondan sonra dimağ daha keskin bir açıklıkla işlemeye başlardı, bununla beraber duygulara karşı koymaktan acizdi. Akıl söz dinlemez, faydasızlaşır, bu ikileşme de ürküntümü artırır, acı dolu bir bekleyişe çevirirdi. Ölülerden korkan insanların duydukları sıkıntı da böyle bir şeydir sanırım. Ama benimkinde tehlikenin belirsizliği bu azabı daha da güçlendirirdi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder