13 Şubat 2021 Cumartesi

JOHN STEINBECK "GAZAP ÜZÜMLERİ"

 


#JohnSteinbeck 📚 #GazapÜzümleri 🍇

John Steinbeck'in Amerika'da 1930'lu yılların ekonomik kriz dönemini realist bir bakış açısıyla yazdığı 1939 yılında yayımlanan başyapıtı "Gazap Üzümleri" yazara "Pulitzer Ödülü" kazandırmıştır. Yazar, kriz dönemlerinde kendisi de çalışmış, yoksulluğun bizzat içinde bulunmuş, insanların yaşam koşullarını gözlemlemiş ve bu sayede eserlerinde analiz etmiştir. Roman, yazarın gerçek hayatta tanıdığı insanlar ve yaşadığı olaylardan izler taşıyarak oluşmuştur.
Olay örgüsü bir cinayet işlediği için yedi yıl hapse mahkûm edilen, fakat dört sene sonra iyi halden şartlı tahliye edilen Tom Joad'ın evine dönmesiyle başlar.
Tom Joad evine döner ancak ailesini bulamaz, ailesi bankadan aldığı borcu ödeyemeyince topraklarını kaybetmiş, toprakların yeni sahibi makineli tarıma geçmiş ve Joad ailesine ihtiyaç kalmadığı için onları ve onlar gibi birçoğunu topraklarından çıkarmıştır. 
Topraklarından koparılan ve iş bulma umuduyla yollara dökülen yoksul tarım işçilerinin hayatta kalma mücadelesini anlatan eser, Joad ailesinin hikayesi etrafında açlığa, sefalete, ırkçılığa, zulme ve sömürüye direnen milyonların öyküsünü işlemektedir.
Tarımda makine kullanımının yaygınlaşmasıyla fakirleşen ve borçları yüzünden topraklarını kaybeden çiftçilerin zorunlu göçü neticesinde karşı karşıya kaldıkları barınma, iş bulma, ırkçılık gibi sorunlarla mücadeleleri ve tüm zorluklar karşısında birbirlerine olan destekleri ve yardımlaşmaları akıcı ve etkileyici bir dille anlatılmaktadır.





ALTINI CİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Ben bir bakıma korkuyorum bu kadar fazla güzel şeyden. İnanamıyorum. Güzel olmayan gizli bir yanı vardır gibime geliyor.

* Sen kendine ne söylersen, ondan ibarettir yaptığın.

* Kurt gibiydim. Şimdi de sansar gibi oldum. Ava çıktın mı güçlüsündür. Kimse avcının üstesinden gelemez. Ama avlanan sensen, o zaman durum değişir. Bir şeyler oluverir sana. Güçlü değilsindir artık. Öfkeli olabilirsin ama, güçlü değil...

* Adam gibi yazı yazmasını öğrendim. Kuşları muşları çizmesini de öğrendim, bir tek kelime yazmayı değil. Bir çırpıda kuş resmi yapabildiğimi görünce babam fena bozulacak. Hiç hoşlanmaz öyle süslü püslü şeylerden. Yazı yazmasını bilsede sevmez. Korkutuyor onu biraz galiba. Babam ömründe ne zaman yazı görmüşse, birisi bir seyini koparıp almıştır elinden mutlaka.

* İnsan bir yere alıştı mı, ayrılması zordur", dedi. "Bir düşünce tarzına alışınca da kopamaz insan zaten."

* O yaratıkların soludukları hava değil, yedikleri de et değil. Onların soluduğu kâr, yedikleri de anaparanın faizi. Eğer bunları bulamazlarsa ölürler onlar. Siz havasız, etsiz kalınca nasıl ölüyorsanız, öyle. Üzücü bir durum, tamam, ama bu böyle! Böyle işte!

* Mal sahiplerinin kimisi yumuşak davranıyordu. Çünkü yapmakta oldukları işten nefret ediyorlardı. Bir kısmı da çok öfkeliydi. Çünkü zalim davranmaktan nefret ediyorlardı. Bazısı da soğuktu. İnsanın soğuk olmadıkça mal sahibi olamayacağını çoktan öğrenmişlerdi. Sonuç olarak her biri, kendi boylarından büyük bir kıskaca sıkışmış gibiydiler. Bir kısmı, kendilerini bu işe zorlayan matematikten iğreniyor, bir kısmı korkuyor, bir kısmı da o matematiğe tapıyordu. Düşünceden, duygudan kaçacak bir yol sağlıyor diye.

* Babam ömründe mektup yazmış değildir. Hep söylediği bir söz vardır... bir lafı birine ağzımla söyleyemiyorsam, demek o laf yazılacak kadar önemli değildir, der.

* İnsan işkilli oldu mu, sorulan sorunun nereye varacağını havadan kapar.

*Şunu söyleyebilirsiniz insan için: Kuramlar değişip yıkıldığı zaman, düşünce okulları, felsefe ve inançlar, kimi milliyetçi, kimi dinsel, kimi ekonomik konudaki dar ve karanlık düşünce yolları önce gelişip sonra parçalandığı zaman, insan ileri doğru uzanır, sendeler, acı duyar, bazen de hatalar yapar. Adımını attıktan sonra bazen gerisin geri kayabilir ama, en fazla yarım adım geriye kayar, asla bir adım kaymaz. Kesinlikle inanabilirsiniz buna. Kapkara uçaklardan pazar yerine bombalar yağarken de, tutuklular domuz gibi üst üste tıkıştırılırken de, ezilen gövdeler pis pis akıp toza toprağa karışırken de emin olabilirsiniz bundan. Şu yüzden emin olabilirsiniz: Eğer ileriye o adım atılmamış olsaydı, o sendelemenin acısı insanın içinde hâlâ canlı olmasaydı, bombalar düşmez, gırtlaklar kesilmezdi. Siz asıl bombalayanlar sağ olduğu hâlde bombalamanın kesileceği andan korkun. Çünkü her bomba, ruhun henüz ölmediğinin kanıtıdır. Mülk sahipleri sağken grevler durmuşsa... ondan korkun işte. Çünkü ezilip bastırılan her grev, bir adım atıldığının işaretidir. Şundan emin olabilirsiniz... korkulacak zaman, İnsanʼın bir ülkü uğruna acı çekmeyi ve ölmeyi reddettiği zamandır. Çünkü bu bir tek nitelik İnsanʼın temelidir. Bu bir tek nitelik, evrende benzeri olmayan İnsanʼın ta kendisidir.

* Batı diyarı başlayan değişimden huzursuz. Batı eyaletleri, fırtına öncesinde atlar kadar sinirli. Büyük arazi sahipleri değişikliği seziyor, tedirginleşiyor, ama nasıl bir değişiklik olacağını hiç anlamıyorlar. Büyük mülk sahipleri önlerine ne çıkarsa ona yükleniyor. Hükümet yetkilerinin genişletilmesine, işçi dayanışmasının güçlenmesine, yeni vergilere, yeni planlara... Ama bilmedikleri bir şey var. Bunların hiçbiri sebep değil, hepsi sonuç. Sebep değil sonuç. Sebep değil sonuç. Sebepler çok derinde ve çok basit. Sebepler midedeki açlığın bir milyonla çarpımı. Büyüme sancıları çeken kaslarda ve zihinlerde çalışma isteği, yaratma isteği... ve bunların da bir milyonla çarpımı. Kasların çalışmak, zihinlerin yaratmak için sancı duyması zaten insanoğlunun kesin işlevlerinin en sonuncusu. İnsan demek bu demek. Bir duvar yapmak, bir ev, bir baraj kurmak, ona insan’dan bir şey katmak, o duvardan, evden, barajdan da insan’a bir şey almak. Ağırlık kaldıra kaldıra sert kaslar edinmek, düşüne düşüne net çizgi ve şekiller bulmak. Çünkü insanın bu evrendeki organik olsun, inorganik olsun, başka hiç bir şeye benzememesinin nedeni, yaptığı işin ötesinde gelişmesidir. Kavradığı şeyleri basamak olarak kullanıp yükselir, yapıtlarının çok ilerisine varır.




SİNEMADA "GAZAP ÜZÜMLERİ" 🎬



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder