4 Şubat 2021 Perşembe

İVO ANDRİÇ "DRİNA KÖPRÜSÜ"

 

#DrinaKöprüsü 🔗  #İvoAndric 📚

Yugoslav yazar İvo Andriç'in Nobel ödülü aldığı "Drina Köprüsü" adlı eseri 1945'te yayımlanmıştır. 

Drina Köprüsü” bir romandan ziyade bir tarih kitabı gibi olayları sosyal yönleriyle de ele almıştır. 

Bosna’dan gelen bir devşirme olan Sokullu Mehmet Paşa, doğduğu yere ölümsüz bir eser bırakmak amacıyla 1571’de Mimar Sinan’a “Ağlayan Nehir”  adıyla anılan Drina Nehri üzerinde 11 gözlü bir köprü yaptırtmıştır. Romanda bu köprünün yapım aşamasından 350 yıllık tarihine tanıklık ederek 20. yüzyıl ortasına kadar süren dönemdeki olaylar tarafsız bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır. 

Köprü etrafında yaşayanlar, yaşananlar, tarihi olaylar ve efsaneler anlatılmıştır. 

Müslüman, Musevi ve Hristiyan halkın köprünün yapımıyla değişen hayatları, iç savaş, Osmanlı'nın bölgeden çekilmesi, milliyetçilik akımı, teknolojinin gelişmesi ve insanların bunca degişikliğe verdiği tepkiler yalın bir dille aktarılmıştır. Farklı dinlerde olan bu insanlar yaşadıkları yerde bir kültür ve kader birliği oluşturarak mutluluğu 

ve acıları beraber yaşamakta ve değişimlerden birlikte etkilenmektedirler ve tarihsel süreç içinde bu insanların özel yaşantılarıyla toplumun genel durumu ustaca tarihi köprünün hikayesi etrafında birleştirilip anlatılarak balkan tarihine ışık tutulmuştur.


ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

*  Birisinin bize acı vermemesi, bizi izlememesi için ona arkamızı çevirmemiz yetmiyordu. Gözlerini de kapasa yalnız onu görebilirdi.

* Hayat önlerinde bir amaç, özgürlüğe kavuşan duyguları için bir hareket alanı, entellektüel meraklarını tatmin edecek bir zemindi. Önlerindeki yol sonsuzluğa kadar açıktı. Bu yolların çoğuna ayak basmasalar bile, nazari de olsa, istedikleri yolu serbestçe seçebilecek ve birinden ötekine geçebileceklerdi. Hayatın baş döndürücü zevki de bundaydı.

* Önemli olan insanın kazandığı zamanı hesap etmek değil, o zamanı nasıl harcadığını bilmektir, diyordu. Eğer bu zaman kötülük yapmaya harcanırsa onu iktisat etmek bin kere hayırlı olur. Gene önemli olan bir insanın çabuk gitmesi değil, nereye gittiğini ve ne yapmaya gittiğini bilmesidir.

* Ama kimi zaman insanın başından öyle karmaşık, öyle acı şeyler geçer ki, onda şeytanın parmağı olduğuna inanmamak güç olur. Çünkü ancak bu biçimde ona bir anlam verilebilir, katlanılabilir bir hale sokulabilir.

* Tabiat kanunlarına göre insanlar daima bütün yeniliklere karşı gelirler. Ama bu uzun sürmez. Çünkü önemli olanı, hayatın biçim değil, hayatın kendisidir. Eski ile yeninin bu çarpışmasından acı duyan kişiler de vardı. Onlar için hayat düzeni, kayıtsız şartsız hayata bağlıydı.

* Gözler görüyor, ağızlar konuşuyor, insan yasamakta devam ediyor, ama hayat, gerçek hayat kalmıyordu.

* Mutsuzluklar da sonsuz değildir.

Bir bakıma mutluluğa benzerler, geçip giderler, daha doğrusu biçim değiştirirler.

* 19. yüzyılın ortalarında, bu yirmi beş yıl içinde, Sarayevo'da iki sefer veba, bir sefer de kolera salgını oldu. Bu gibi hallerde kasabalılar; Hazreti Muhammed'in müminlerine böyle zamanlarda yapmalarını öğütlediği şeyleri yaparlardı.

"Bir yerde hastalık görülünce oraya gitmeyin, çünkü hastalığı alabilirsiniz! Ama, hastalığın olduğu yerde bulunuyorsanız oradan da çıkmayın, çünkü hastalığı başkalarına bulaştırabilirsiniz."

* Kimse değilim, sadece yeryüzünde bir yolcuyum. Şu geçici dünyadan geçmekte olan bir yolcu, güneşin gölgesiyim.

* İdare başında olanlar, idare etmek için zor kullanmaya mecbur olanlar, her zaman ölçülü davranmak zorundadırlar. Eğer, ihtiraslarına kapılarak, ya da düşmanlarınca mecbur edilerek ılımlı davranışların sınırları dışına çıkacak olurlarsa kaygan bir yola sapmış, böylece düşmelerini hazırlamış olurlar.

Oysa zarar görenler ve sömürülenler, zekâlarını ve çılgınlıklarını istedikleri gibi kullanabilirler. Bu, onların sömürenlere karşı kâh sinsice, kâh açıkça kullanabildikleri iki silahtır.

* İktidar isyansız, entrikasız olamazdı, tıpkı zarar ve üzüntü vermeyen bir zenginliğinin olamayışı gibi.

* Hayat anlatılmaz bir mucizedir, boyuna harcanır, erir, buna rağmen yine dayanır, sürüp gider.

* Unutmak, her acıyı siler, arkada bırakırdı. Şarkı söylemek ise, unutmak için en güzel çareydi. Çünkü insan şarkı söylerken daima sevdiği şeyleri düşünür.

* Biz, sıradan insanlar, yanlız bir sefer ölürüz. Ama büyük adamlar iki sefer ölürler. Birinci sefer bu dünyayı bırakıp gittikleri, ikinci sefer de bıraktıkları eserler, yıkılıp kaybolduğu zaman.

* Herkesin hülyası verimli, iradesi de istediklerini gerçekleştirecek kadar güçlü olmaz.

* İnsanların ihtiyaç, düşünce ve isteklerine cevap vermeden, rastgele meydana gelmiş hiçbir yapı yoktur.

Nasıl ki mimarlıkta da motifsiz şekiller ve keyfî çizgiler bulunamaz. Ama, büyük, güzel ve yararlı olan her yapının başlangıcı, hayatı ve içinde yükseldiği toplumla olan ilişkisi birtaktım esrarlı, acıklı ve karmaşık hikayelerin doğmasına sebep olur.

* Drina'nın sol kıyısında doğan Hristiyan çocukları, daha bir haftalık iken köprüyü geçerler. Çünkü vaftiz olmak için onları, sağ kıyıdaki kiliseye götürürler. Hatta, sağ kıyıda oturanlar, yani Müslüman çocukları bile, tıpkı babalarının ve dedelerinin yaptığı gibi, çocuklarının büyük bir bölümünü köprünün üstünden ya da çevresinden geçirirler. Olta ile balık tutarlar, kemerlerinin arasında uçuşan güvercinleri yakalarlar, gözleri ince bir sanatla oyulmuş bu açık renk taşların zarif çizgilerine daha küçük yaştan alışmıştır. Onun bütün oymalarını, oyuklarını ezbere bilirler. Aynı zamanda köprünün kurulduğu çağ üzerine anlatılan bütün hikayeleri, masalları da ezbere bilirler. Bu hikâyeler, hayalle gerçeğin tuhaf bir karışımından doğmuştur. Çocuklar bunları da hayata gözlerini açtıkları günden beri bilirler, sanki doğarken bu bilgilerle doğmuşlar gibi. Tıpkı dualar gibi, ne zaman öğrendiklerini ya da kimden öğrendiklerini hatırlamazlar.

* Drina, daha çok, sarp dağlar arasındaki dar boğazlarda ya da derin uçurumlar içinde akar. Ancak birkaç yerinde kıyıları geniş vadiler halinde açılır, kâh bir kıyısında, kâh her iki kıyısında insanların yaşamasına ve tarıma elverişli bazen düz, bazen dalgalı ama bereketli ovalar meydana getirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder