23 Mayıs 2021 Pazar

VİCTOR HUGO "DENİZ İŞÇİLERİ"

 


#Denizİşçileri ⚓ #VictorHugo 📚

Özgün adı "Les Travailleurs de la mer" olan Deniz İşçileri, Fransız yazar Victor Hugo'nun 1866 yılında yayımlanan romanıdır.

Yazarın, insanı hayatı boyunca hem iyi hem kötü sonuçlara götüren sürekli bir savaş halinde olduğu "din, toplum ve doğa"  kavramlarını, insanın kalbiyle de şekillendiren serüvenini konu ettiği üçlemesinin doğa basamağı olan Deniz İşçileri yazarın sürgün zamanı ve sonrasında devam ettirdiği gönüllü sürgünde yazdığı başyapıtıdır.

Kötülerin cezasını bulduğu dünyada iyilerin de kaybettiğini gösteren hem umudun hem vazgeçişin hikayesi olan Deniz İşçileri'nde görüntüsü kaba saba, toplumdan dışlandığı için yabani olan ama iyi niyetini kaybetmeyen, temiz bir kişiliğe sahip olan, aynı zamanda güçlü kuvvetli kararlı, iradeli bir adamın karşılıksız aşkı ve büyük cesaretiyle verdiği mücadeleleri ve fedakârlığı işlenmiştir.

Yazar, doğa şartlarını tüm teferruatıyla tasvir ederken, insanların gücünü, zaafını, fiziksel ve ruhsal yapılarını, iyi ve kötü taraflarını, ikiyüzlülük  ve doğruluk aşamalarını ustalıkla yansıtmıştır. 



#Denizİşçileri 🧭
ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Bir insanın suçlu olduğu en çok da okumadığı kitaplardan bellidir.
* Yalnızlık, insanları ya yetenekli ya ahmak kılar.
* Kırsal alanda kişi hakkında önce ipuçları toplanır; bunlar birbirine yaklaştırılır, ortaya çıkan sonuca şöhret denir.
* İyi iş görmek ve iyi bir yemek yemek keyif alınan iki şeydir. Tok karın tatmin olmuş bir vicdana benzer.
* Fedakârlık veya görev eylemlerinde ölümün eşiğinden o soru işaretlerine sıklıkla rastlanır.
* Nesneler kimi zaman insana karşı kasvetli ve düşmanca bir gösteriş içindedir.
* Mutluluğun ve umutsuzluğun soluduğu yerler farklıdır; umudunu kaybeden kişi başkalarının yaşamına çok uzaktan bakar; var olduğu hissini kaybeder, etten kemikten olması bir şey ifade etmez çünkü kendi gerçekliğini artık hissetmiyordur; kişi artık kendisi için düşten ibarettir.
* İkiyüzlülük otuz yıldır bu adamın içini kemirmişti. Kötüydü ve dürüstlükle eş olmuştu. Mutsuz bir evliliğin kiniyle nefret ediyordu erdemden.
* Muhakemenin de dışımızdaki doğa gibi elektriksel gerilimi vardır. Bir düşünce bir göktaşıdır; başarı anında, birikerek başarıyı hızlandıran düşünceler aralanır ve bir kıvılcım fışkırır; kişinin içinde kötülüğün pençesi olması ve o pençede bir avın hissedilmesi, kendi pırıltısı olan bir mutluluk türüdür; zafer kazanan karanlık bir düşünce, çehreyi aydınlatır
* Bütün hayatını o dakika için yaşamıştı.
Tüm benliği şu sözcüğü dile getirdi: Nihayet!
* Tüm yaşamını bir başyapıta dönüştürecek şekilde, ardında iyi bir ün bırakarak ölüyordu.
* Bu soyluluk değil hiçlik ama birçoğunun halen en büyük arzusu bu
Soyluluk kılıçla kazanılır, çalışmayla kaybolur. Soyluluğu aylaklık korur. Hiçbir şey yapmamak soylu bir şekilde yaşamaktır; çalışmayanın onuru lekelenmez. Bir meslek sahibi olmak itibar kaybettirir.
* Ava çıkan, bir macerayla karşı karşıyadır; keşfe çıkan da aksiliklere hazır olmalıdır.
* Saf insanların içgüdüsü susmaktır; dehşette suskunluk vardır; korkanlar az konuşur; ürkme onlara âdeta " Şşşt!" der.
* Toplum önünde mükemmel bir çehresi vardı; dışı başka içi bambaşka.
* Masumiyetin yüz ifadesi değiştirmek zorunda kalması, erdemin sesini değiştirmesi, şanın maske takması düşünülebilir mi?
* Devrimler göç etmeyi ve restorasyonlar sürgünleri beraberinde getirir.
* Sabit bir fikir, bir burgudur. Her yıl daha derine iner.
* Sorumluluk üstlenmeye pek alışık değildi. Yeterince ciddiye alınmayan bir eğitimin birçok gizli tehlike barındırdığını vurgulayalım. Çocuğu küçük yaşta mutlu etmeyi istemek belki de düşüncesizlik etmektir.
* Misket ateşine, kasırgalara karşı konur ama Madam Dedikodu karşısında geri adım atılır.
* Görünürde çok sıradan olmasına rağmen, kişiliği itibarıyla öyle değildi. Kendine özgü karşı çıkışları ve inatlaşmaları vardı.
* Ben zorluk çektim o çekmesin diye tembel nesiller yetiştirmek gibi
Bazı eğitim tarzları zamanla size cephe alır.
* Denizcilerin yaşamını inceleyen herkes şunu anlamış olmalıdır: Kabalık, inceliği sever.
* Gelip geçici şeyleri küçümsüyor, belki de önemsemiyordu. Bir işte yararlı olduğunu hissediyor mu, işte buydu mutluluk. İtibar sahibi olmak, onun anlayışında, gerekli kişi olmak kadar önemli değildi.
* Bilimin her embriyosunun şu ikili görünümü vardır: Fetus canavarı, tohum harikası.
* Aynı tarafta olmak insanları birbirinden uzaklaştırır.
* İşi yaşamak, yeteneği birkaç şarkı, bilgisi güzelliği, zekâsı masumiyet, yüreği cehaletti
* Bize yüzümüzden daha fazla benzeyen bir şey vardır, yüz ifademiz ve bize ifademizden daha fazla benzeyen bir şey vardır, gülümsememiz.
* İnsan bedeni bir görüntüden ibaret olabilir. Beden gerçekliğimizi saklar, ışığımızın veya gölgemizin üzerindeki katmandır. Gerçeklik ruhtur. Kesin konuşmak gerekirse, yüzümüz bir maskedir. Gerçek insan, teninin altındakidir. Ten denen o yanılsamanın ardına gizlenmiş ve sığınmış olan o insanı fark edebilsek, şaşırmaktan fazlası olurdu bizde. Dış varlığı gerçek varlık olarak benimsememiz, ortak yanılgımızdır.
* Polyphemos'un gücüne, rüzgar okunun mantığına, Kristof Kolomb'un iradesine sahipti.
* Denize kimi yerlerde ve kimi anlarda bakmak, kimi sefer bir kadına bakmada olduğu gibi tehlikelidir.
* Zihninin şekillendiği kasvet birbirine neredeyse eşit miktardaki ama birbirinden çok farklı olan iki karanlık unsurdan oluşuyordu; içinde cehalet ve eksiklik, dışında gizem ve enginlik vardı.
* Hayalden en çok eğitimsiz zihinler etkilenir.
Halkın koku alma duyusu hassas ve yanılmazdır. İçgüdüsü de parçalardan oluşan gerçekliğin restorasyonunda mükemmeldir.
* Umutsuzluğun yükselen aşamaları vardır. Yorgunluktan bitkinliğe, bitkinlikten yürek sızısına, yürek sızısından efkâra geçilir.
* Umutsuzluk, ruhun çöküşüdür. Buna sadece çok büyük zekâlar direnebilir. Bu bile şüphelidir.
* Hayat bir yolculuk, düşünce ise bir güzergâhtır. Güzergâh kalmayınca durulur. Hedef kaybolunca güç tükenir.
* Yaşamı bedeninin temel işlevlerine inmişti.
* Bahtsızlığın bulaşıcı olduğuna ve talihsiz insanların vebaya yakalanıp hızla karantinaya alındığına inanmak gerekir.
* Ölümün bizim için bir ilerleme olmasına çabalayalım. Daha aydınlık dünyalara özlem duyalım.
Bizi oraya yönelten bilinci izleyelim.
Çünkü şunu hiç unutmayalım ki, iyi ancak en iyiyle bulunur.
* Hep sapkın zihin gibi her vahşi hayvan da bir sfenkstir. Dehşetengiz bilmeceyi soran dehşetli bir sfenks. Kötülüğün bilmecesi.
* Biçimsiz olan, doğanın zorunlu eleme yasasında sürekli mücadele eder; bu da onu hep bir düşman yapar.
* Hayallerimizde gezinen tanımsız şeylerin, olasılık evrenindeki manyetik alanlarda şekillenen öleceğini ve rüyamızın bu anlaşılmaz sabitinden canlıların cisimleneceğini düşünmeye kimi zaman kendimizi kapatırız. Bilinmezlik mucizeye sahiptir, canavarı oluşturmak için ondan faydalanır. Orpheus, Homeros ve Hesiodos sadece Kimera'yı yaratabildirler; Tanrı Ahtapot'u yarattı.
* Hayalciler tarafından karanlıkların derinliğinde olduğundan şüphelenilen sfenk şimdi onun karşısında bir ikilem koyuyordu.
Kal ya da terk et.
Gitmek saçmalıktı, kalmak ürkütücüydü.
* İnsan, çevresindeki nesnelerin uğursuz parlaklığı yüzünden, olasılığın kasvetli görüntüsünü gözden kaçırır. Bu çehrelerin en ürkütücü ve vefasız olanı, enginlerin maskesidir.
* Hüner mucizeye, sabır can çekişmeye kadar gider.
* Bilmemek denemeye davet eder. Cehalet bir düştür ve merak eden düş, bir kuvvettir. Bilmek bazen alıkoyar ve sıklıkla da bir işten vazgeçmeyi önerir. Gama bilge olsaydı Fırtınalar Burnu karşısında geri adım atacaktı. Kristof Kolomb gökbilimci olsaydı Amerika'yı keşfedemeyecekti.
* Hiçbir şey cehaletin çekingenliğine denk değildir, cehaletin cesaretinden başka. Cehaletin cüret etmeye kalkmasının nedeni, elinde bir pusulası olmasıdır.
* Bir karıncanın hırsına hiçbir şey direnemez.
* Zaman bizden bir kum saatinde olduğu gibi akarak uzaklaşır ve özellikle bazı olağanüstü anlarda bu kaçışı hissetmeyiz.
* Bilinmeyenin önünde eğilmekten daha huzursuz edici bir şey olamaz. Olaylar insana işkence etmeye başlar. Rastlantının ani darbesinin ne yandan geleceğini asla bilemeyiz. Felaketler ve mutluluklar, davetsiz şahıslar gibi girerler ve çıkarlar.
* Selde yüzülemediği gibi esrimede de düşünülemez. Karanlıkların ortasındayken birdenbire sevincin Niagara'sına düşmüşlerdi. Cennete doğru yola çıktıkları söylenebilirdi. Ruhları çok şey söylediği için hiç konuşmuyorlardı.
* Sevilmediğini bilen birinin yabani alışkanlıklarına sahipti, herkesten uzak duruyordu.
* Elini göz hizasına görürdü ve geçmişinin terini silercesine, yavaşça bir kaşından diğer kaşına alnını sildi.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder