23 Mayıs 2021 Pazar

VİCTOR HUGO "SEFİLLER"



#VictorHugo 📚 #Sefiller 📝 #LesMisérables 📖

Victor Hugo’nun, özgün adı "Les Misérables" olan romantizm akımının tesirinde yazdığı 1862 basımlı Sefiller kitabı Fransız İhtilali sonrasındaki Fransa’nın karanlık günlerini anlatan bir dönem romanıdır.

Hugo’un yaşadığı çağın ve günlerin zamanında geçen roman 1930’lu yıllardaki Fransa’nın toplumsal sorunlarını, özgürlük, adalet, eşitlik gibi kavramları, siyasi ve sosyolojik içerikle ele alırken, Paris halkının hayatını, Paris’in arka sokaklarında çırpınan, batağa sürüklenen insanları ve bu çamurun içinden çıkmak için verilen soluksuz zorlu mücadeleyi anlatır.

Yazar, bir kürek mahkumunun yaşama tutunma çabasını, kötülüğü ruhundan atıp erdemli bir adam olabilme savaşını; hayatına yön vermesini sağlayan insanlarla ilişkilerini ve onların aşk, sevgi, nefret, kin, menfaat, intikam gibi insani duygularıyla biçimlenmesini sefilliğin en dip köşesine değinerek kaleme almıştır.

 #Sefiller 📕

ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Ölmek önemli değil; yaşamamak çok korkunç.

* Genç insanlar yaşamın soğukluğunu, yaşlılarsa mezarın soğukluğunu hisseder.

* Bazı olağanüstü koşullarda, hepimizin başına gelmemiş midir, bir soru sorduktan sonra cevabı işitmemek için kulağımızı tıkama isteğine kapılmak?

* Hiçliğe girmenin yanında, zindana girmenin ne anlamı olabilirdi?

* Ruhun uyuşarak donuklaştığı, yaşamla bağdaştırabilecek her şeye yabancı kaldığı, zelzele ve doğal afetler dışında, hiçbir insani duyguyu algılamadığı, ne hoşlukları ne acıları hissettiği atıl bir çilecilik hâli vardır.

* Mide kendi payını isteyen bir hayvandır.

* Kuru mutluluk, kuru ekmeğe benzer. Yenir ama akşam yemeği yerine geçmez.

* Düşünme eyleminde her zaman belli bir içsel isyan vardır.

* İçsel taşkınlıkların eninde sonunda hep gün yüzüne çıkması gibi, sözler de birbirine zincirlenmeye başlamıştı yavaş yavaş..

* Ateşin ortasında birdenbire cehennemin çıkışını gören lanetli bir ruhun hissedeceklerini hissetti

* Felsefe, araştırmacı bakışını kötülüğün üzerine diker ve hiçliğe kaçıp gitmesine izin vermez.

* Tamamlanmamış zamanları yaşıyoruz.

Ütopya her zaman tüm riskleri ve olası zararları üstlenerek dönüşür ayaklanmaya ve felsefi protestoyu silahlı protestoya, Minervayı Pallas'a dönüştürür.

* Köksüz dallardan düşüp yerde rüzgârla sürüklenen yapraklara benziyorlardı.

* Kadını olmayan erkek, tetiği olmayan tabancaya benzer. Erkeğin tetiği, kadındır.

* Yere düşen bir paranın nasıl gidip bir köşeye saklandığını, bulunmaz hale gelmeyi nasıl başardığını herkes fark etmiştir. Aynı oyunu oynayan düşünceler vardır. Beynimizin bir köşesinde sıçrayıp dururlar. Bitmiştir, kaybolmuşlardır. Yeniden hatırlanmaları olanaksız hale gelmiştir.

* Son silah olarak umutsuzluk bazen zafer getirir. Vergilius böyle söylemiştir. En önemli kaynaklar en uç kararlardan çıkar.

* Söz nefestir, zekâ titreşimleri yaprakların titreşimine benzer.

* Eşitliğin tek bir organı vardır: Ücretsiz ve zorunlu eğitim. Başlangıç noktası, okuma yazma öğrenme hakkı olmalıdır. İlkokul herkes için zorunlu, ortaokul herkese açık olmalıdır. Bu haklar yasayla korunmalıdır. Eşit eğitimden eşit toplum doğar.

* Yangınların tüm şehri aydınlattığı gibi, devrimler de tüm insanlığı aydınlatır.

* Bir fizyolog, bilimin tespit edip sınıflandırdığı, zevkle bağlantılı olarak şehvet neyse, acıyla bağlantılı olarak aynı anlama gelen o ateşli dalgınlığın gitgide artan semptomlarını inceleyebilirdi o anda onun üzerinde.

* Meşalelerin ışığı korkakların bilgeliğine benzer, titreşip durduğundan pek aydınlatmaz.

* Bariz dinginliği ürkütücüydü, çünkü insanın dinginliği heykel soğukluğuna ulaştığında tehlikeli bir şeydir.

* O güne kadar hiçbir sınavda yenilgiye uğramamıştı. Korkunç olaylarla baş etmek zorunda kaldıysa da, kötü kaderinin tek oyunu bile onu yere serememişti.

* Hayallerinin perspektifleri içinde mutluluğunun yeniden inşa edildiğini düşünüyordu.

* Zor zamanlarda kaçtığım o yer var ya / yine çıktım aynı yola

Ruhun üzerine tuhaf bir mekanik etkisi olan sakinleştirici yerler vardır.

* Ruhların ayaklanması yanında bulunan şehrin ayaklanması nedir ki? İnsan, bir halktan çok daha büyük bir derinliktir.

* Hayalperestler çok büyük çöküntüler yaşar ve bu çöküntülerden umutsuzluk içinde alınan kararlar çıkar.

* Bitkin varlıkları bile uyandıran sözcükler ve olaylar vardır.

* Kendi dramını anlaşılmayan bir piyesi izler gibi izliyordu.

* Düşman cografi sınırlara saldırırsa, zorba da manevi sınırlara saldırır.

* İnsanlar arasındaki savaşlar kardeşin kardeşle savaşı değil midir? Savaş yalnızca amacıyla nitelenmez. Ne dış savaş vardır, ne de iç savaş, haklı savaş ve haksız savaş vardır.

* Ölümünün yakın olması insanın gerçeği görmesini sağlıyordu.

* Kalabalıklar kartopu etkisi yapar, yuvarlana yuvarlana ilerlerken bir yığın insanı toparlar.

* Bir güruh asla istediği yere gidemez... Onları sürükleyen rüzgardır.

* Safların dışına ateş etmeyiz biz; ne tüfekle, ne ruhumuzla.

* Bugünkü toplumsal yapının aşağı tabakaları kaybolmuş izlerle doludur.

* Acıyla ilgili her şey gibi, yas da başkaldırıya dönüşebilir.

* Tarih anlatır, ihbar etmez

* İskender'in Asya için kılıçla yaptığını, Kristof Kolomb Amerika için pusulayla yapmıştır. Kolomb gibi İskender de bir dünya bulmuştur.

* Sokaklardaki savaşın, muhabere alanlarındaki savaşlardan daha az yüce ve daha az etkili olduğu söylenemez. Birinde ormanların ruhu, diğerinde şehirlerin yüreği vardır.

* Ayaklanma neden çıkar? Bir hiçten ama her şeyden.

* Şüphe kırışıklıklardan farklı değildir. İlkgençlikte görünmez.

* İnsan, hayatının sonuna geldiğinde, ölmek gitmek anlamına gelir; insan hayatının başındaysa gitmek ölmek demektir.

* Okumayı öğrenmek, bir ateşi yakmaktır; hecelenen her kelime kıvılcım olur.

* İnsanlar arasındaki gerçek ayrım, aydınlıktakiler ve karanlıktakiler biçimindedir. Karanlıktakilerin sayısını azaltmak, aydinlıktakilerin sayısını artırmak, işte amaç budur.

* Argonun ürkütücü kaynaşmasına, düşüncenin çıplak ışığı altında bakmaktan daha iç karartıcı bir şey olamaz. Çirkef kuyusundan koparıp aldığımız korkunç bir yaratığa benzer aslında.

* Dünyayı yöneten ve sürükleyen lokomotifler değil, düşüncelerdir. Lokomotifleri düşüncelere bağlamak güzel, ama atı süvari sanmamak gerekir.

* Bazı düşünceler duaya dönüşür. Beden ne derse desin, ruhun diz çöktüğü anlar vardır.

* Çalışmak kanundur. Onu sıkıntı kabul edip reddeden, işkencelere maruz kalacaktır. İşçi olmak istemiyorsan, köle olursun.

* Tembellik yüzünden çok eziyetli bir hayata başlıyorsun. Ah! Boş gezenin boş kalfası olduğunu söylüyorsun ama kendini çalışmaya hazırla. Sen tehlikeli bir makine gördün mü daha önce? Haddeleme makinesi denir ona. Dikkat etmek gerekir, sinsi ve zalimdir. Giysinin bir ucundan yakaladı mı, seni olduğu gibi içine çeker. Bu makine, aslında aylaklıktır..

* Düşüncenin yoğunlaştığı, bakışı bile hapseden, dört duvara eşdeğer derin dalgınlıklardan birine düşmüştü. Uçuruma benzeyen dalgınlıklar vardır. Bunlardan birinin dibine düşüldüğünde, yeryüzüne dönmek için zaman gerekir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder