23 Mayıs 2021 Pazar

VİCTOR HUGO "NOTRE DAME'İN KAMBURU"


VictorHugo 📚 #NotreDameinKamburu 📕

19. yy başlarında Notre Dame Katedrali'nin bakımsızlığından dolayı yıktırmak isteyen şehir planlamacılarına karşı halkın ilgisini buraya çekmek ve katedralin yenilenmesini sağlamak için Notre Dame'ın Kamburu, Victor Hugo tarafından yazılan, Fransız İhtilali sonrası Fransa’nın karanlık günlerini anlatan 1831 yılında yayımlanan eseridir.

Roman, insanların gözünde bir yaratık olarak tanımlanan, çirkin, kambur, engelli bir kilise zangocu ile Fransa’nın dini lideri kilise papazının güzeller güzeli bir çingene kızına aşklarını, bu aşkın neticesinde Zangoç ile Papaz’ın ruhlarında oluşan ikilemeleri anlatır. İnsanların hayatında kaderin önemini, dinin, iç ve dış güzelliğin, çirkinliğin, yoksulluğun, bilginin ve cehaletin, batıl inançların etkilerini kaleme alınmıştır. Kitapdaki diğer bir önemli detay; eğitimin, okumanın yoksullukla engellenemeyeceği, kimsesiz, fakir birisi olunması halinde dahi eğer içinde varsa bir şekilde öğrenmenin yolunu bulabileceği, açlık ve sefalet buna engel olamayacağı vurgulanır.



ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Şair olmak ve kocakarı ilacı satıcısı sahtekârın başarısına razı olmak! Demek Homeros'un Grek kasabalarında dinlendiği, Ovidius'un Köstence'de sürgünde öldüğü doğruymuş.

* Peri masallarındaki karakterlerden biri olduğunu düşünmeye başlıyor, ara sıra kendisini son süratle cehennemden cennete getiren iki hayali kanat koşulmuş ateş arabasının hâlâ orada olup olmadığını anlamak için etrafına bakıyordu. Bazen de gerçeklikten kopmamak, ayaklarının yerden kesilmesine izin vermemek için bakışlarını paltosunun deliklerine sabitliyordu. Hayal âlemlerinde gezinen aklı sadece paltosunun görünümüyle gerçekliğe dönüyordu.

* İlyadalar ve Romanserolar gibi hem bütünlük, hem karmaşa arz eden ve her taşın üzerine sanatçının dehasıyla şekillenen işçinin yüzlerce fantazisinin yansıdığı bir dönemin tüm güçlerinin katkı verdiği bu devasa yapıt âdeta çeşitlilik ve sonsuzluk gibi çifte bir karakteri barındırmış gibi görünen ve ilahî bir yaratışı andıran insani bir tarafının eseridir.

* Kendiliğinden ortaya çıkan bu sanatta her şey mantıklı, orantılıdır.

* Ah Zaman! Kimini yaş aldıkça güzelleştirir ama her şeyi herkesi yıpratır.

Ondan aldığından fazlasını vermiştir, çünkü yapının cephesine yüzyılların o karanlık rengini yayarak yaşlılığını güzelliğe dönüştüren yine zamandı.

* Zamanın her dalgası kendi alüvyonunu bırakır; her ırk binanın üzerine katmanını ekler; her birey kendi taşını yerleştirir. Kunduzlar, arılar, insanlar böyle yaparlar. Mimarinin büyük sembolü olan Babil Kulesi bir kovandır.

* Büyük yapılar tıpkı büyük dağlar gibi yüzyılların eseridir. Sanat dönüşse bile varlıklarını sürdürürler.

* Her türden insan şairlerin peşinden gider.

Tıpkı baykuşların ardından çığlık atarak giden ötleğenler gibi

* Kıskançlığın cehaletle bağlantısı yokmuş

Başka bir bilgine iltifat eden bir bilginin ağzı, içine zehir katılmış bal kavanozu gibidir.

* Dinî olsun, felsefi olsun her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister.

* İbn Rüşt bir güneş ışığını Kurtuba'daki büyük camide Kur'an'ın bulunduğu bölmenin solundaki ilk sütunun altına gömdü; ama işleminin başarılı olup olmadığını anlamak için mahzen ancak sekiz bin yıl sonra açılacak.

* Hep özgürce davranan, dünyaya sadece doğanın güzel yasasıyla riayet eden, tutkularının bayırlarından akıp gitmesine izin veren, her sabah yeni su çukurlarını genişçe açtığı için büyük heyecanlarının gölü hep kuru kalan delikanlı bu duruma anlam veremiyordu. Tüm çıkışlar kapatıldığında insani tutkular denizinin, nasıl öfkeyle coşup köpürdüğünü, nasıl birikip kabardığını, nasıl taşıp yüreğin derinliklerini oyduğunu, bentlerini yıkıp yatağından taşana kadar içsel hıçkırıklar, boğuk çırpınışlar halinde nasıl patladığını bilmiyordu.

* Güzel geçirilmiş saatlerin bilincine varmak yemeğe konan lezzetli bir baharattır.

* Yaşadığı bahtsızlığın etkisiyle uykuyu uyanıklıktan, gerçeği düşten, geceyi gündüzden ayırt edemiyordu.

* Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur. İnsan yüreği bu uçlardan birinde uzun süre kalamaz.

* Sabahın, kuşların, çiçeklerin hayatlarına bir anlam katmadığı insanlardandı o.

* Yaşamının, insanın ayağının altındaki zeminin çöktüğünü hissetmediği o kritik anlarından birinde olduğu anlaşılıyordu.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder