31 Aralık 2020 Perşembe

MİHAİL LERMONTOV ''ZAMANIMIZIN BİR KAHRAMANI''

 


#ZamanımızınBirKahramanı 📖

Mihail Lermontov’un 1840 yılında yayımlanan “Zamanımızın Kahramanı” adlı başyapıtı psikolojik macera romanıdır. Yapıt;  davranışları, duygu ve düşünceleri arasında büyük çelişkiler olan bir neslin psikolojisini en gerçekçi biçimde ve ayrıntılı olarak ortaya koymuştur. 19. yüzyıl Rus edebiyatında hem gerçekçiliğin hem de sosyo-psikolojik roman türünün gelişimine etki etmiştir. Olaylar 19. Yüzyılda emperyalist Rus politikasının ele geçirmek için yerli halkların yıllar süren direnişini bastırmaya çalıştığı bir bölge olan Kafkasya'da geçer. Bir Rus subayı olan roman kahramanı ''Peçorin'' bir kahramandan ziyade bir simgedir, Rus realizminde tüm yönleriyle betimlenen ilk psikolojik portredir. Lermontov, Zamanımızın Bir Kahramanı’nda, kitabın adının çağrışımıyla başlayarak bir portre çizmeye çalışır, bu portre farklı karakterlerin tahlilleri, düşüncelerin, duyguların oluşturduğu çeşitli öykülerle bütünü ortaya çıkarır. Peçorin, çağın tüm kötü özelliklerini içinde barındıran bir karışım gibidir. Kitapta olay ve karakterlerin sadece kendi özel dünyaları değil, tüm çağ yansıtılmıştır. Peçorin, ilk defa detaylı olarak sosyal konum ve psikolojik olarak irdelenmiş karakterdir. 

Peçorin, Lermontov’un zamanının,1840 Rusya’sının bir anti-kahramanıdır, yaşama karşı tutumu tüm değerlerin anlamsızlığının farkında olup her türlü yapıyı, duygu ve düşünceyi ironi ve alayla değerlendiren bir kayıtsızlık biçiminde belirir. Bütün olup bitenler karşısında duygusuz bir kayıtsızlıkla davranır. Var oluş ve ölüm olgusu karşısında bir bireyin hayata sonsuz bir merakla yaklaşıp hem de her türlü değere karşı kayıtsız kalabileceğini aynı anda gösterir. Nihilist ve kadercilik ikilemi arasında kalmış 'gereksiz İnsan' modeli olarak tanımlanan karakter derinliği olmayan duygulara sahiptir, sorumluluk sahibi değildir, hiçbir ilişkisini yürütemez, ne istediğini, kendisini nelerin mutlu edeceğini bilemediği için amaçsızdır, kalıcı bağlar kuramadığı için de sürekli yer değiştirmek ister. Gereksiz İnsan modelini tanımlarken romandaki diğer karakterler, Peçorin’in, kişilik analizini ve psikolojik dünyasını ortaya koymada yardımcı olmuştur. Birbirlerinden farklı ortamlarda yetişmiş, farklı sosyal statüleri temsil eden kadın karakterler arasındaki kişilik benzerliği kaderlerine de ortak edilmiştir. 


Roman iki kısma ayrılır. İlk sayfada bir anlatıcı ve yanında hikayeyi anlatan Maksim Maksimiç yer alıyor. Bu ikilinin sohbetinden yola çıkarak Maksim Maksimiç'in asıl kahraman Grigoriy Aleksandroviç Peçorin ile geçmişte karşılaşmalarını ve onunla olan anıları aktarılır. İlk kısımda Maksim Maksimiç'in Peçorin ile olan anısına değinirken, ikinci kısımda hikaye Peçorin'in günlüğünün yayınlamasıyla okuyucuya sunduğu bölümle günlük formatına dönüşür.




ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* İnsan bir şeyin üstünde çok kafa yorsa, bir de bakar ki hayat uğrunda tasalanmaya değmiyor...

* Ne ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için becerikli olmak yetiyor.

* İsterse en kötü insanın olsun, bir insanın ruhunun tarihi, bütün bir ulusun tarihinden daha az meraklı, daha az eğitici değildir. Özellikle bu tarih, olgun bir kafanın kendi üzerindeki gözlemlerinin sonucuysa ve yakınlık sağlama tutkusuyla yazılmamışsa. Rousseau'nun "itiraflar" ı bile, yazarı tarafından arkadaşlarına okunmuş olmanın kusurunu taşır.

* Ortalama bir zekası vardır; nükteleri epey güldürücüdür ama çoğu kere yersiz kaçar, üstelik zekası keskin felan da sayılamaz; bir kelimeyle alt edebileceği tek kişi yoktur dünyada; insanları tanımaz, zayıf noktalarından habersizdir çünkü bütün ömrü boyunca yalnız kendisiyle ilgilenmiştir. Amacı bir roman kahramanı olabilmektir. Bu dünyaya göre yaratılmadığına, bu yüzden de hep acı çekmeye mahkum olduğuna başkalarını inandırmaya öylesine çalıştı ki kendisi bile neredeyse inandı söylediklerine.

* Ah kibir! Arşimet'in dünyayı yerinden oynatmada kullanmayı tasarladığı kaldıraçsın sen!

* Hayatın kasırgası içinden birkaç fikirle çıktım ben, duygu aramayın. Uzun süredir kalbimle değil kafamla yaşıyorum zaten. Kendi tutkularımı ve davranışlarımı dikkatle inceliyorum, ilgiyle ama hep dışarıda kalarak. Benliğimde iki kişi barınıyor: Bunlardan biri, kelimenin tam anlamıyla yaşıyor, öbürü ise onu yargılıyor. Birinci, belki de bir saate kadar sizden ve dünyadan ayrılacak, ötekiyse... öteki ne olacak ?..

* Hayata, onu bütün ayrıntılarına kadar kafamda yaşatarak atıldım ve tıpkı önceden okunmuş bir kitabın kötü bir taklidini okur gibi bunaldım, tiksinti duydum.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder