2 Aralık 2019 Pazartesi

STENDHAL ''KIZIL VE KARA''





#STENDHAL 📚 (1783 - 1842)

Asıl adı “Marie-Henri Beyle” olan Fransız yazar, Stendhal ismiyle tanınmaktadır, 1793 yılında Fransa’da doğdu, annesini çok küçük yaşta kaybetti, avukat olan disiplinli ve muhafazakar babasının yanında büyüdü. Orduya girerek  Fransa’nın İtalya ve Avusturya seferlerine katıldı. ilk yazılarını İtalya’da kaleme almaya başladı. Önceleri tiyatro ve felsefe ile ilgilenen yazar;  hikaye, seyahatname, deneme, roman, günlük türlerinde eserler verdi. İlk romanı “Armance” 1827’de yayınlandı, ardından  “Roma’da Gezintiler” basıldı. Stendhal’ın en çok bilinen kitaplarından biri olan psikoloji ile edebiyatın kesiştiği noktada yer alan Kırmızı ve Siyah 1830 yılında yayımlandı. Maddi sıkıntılar nedeniyle devletteki görevini sürdürken tamamladığı  başyapıtı “Parma Manastırı”  1839 yılında basıldı.

Paris sokaklarında ölü olarak bulunan yazar Montmarte Mezarlığı’ndadır  ve mezar taşına SCRISSE AMO VISSE, yani ‘’YAZDI SEVDİ YAŞADI’’ yazılmasını istemiştir.

STENDHAL (1783 - 1842) “Marie-Henri Beyle”
Eserleri 📚

*Roman
Armance (1827)
Kırmızı ve Siyah (1830)
Parma Manastırı (1839)
Lucien Leuwen (tamamlanmamış kitap, 1835'te yazıldı, 1894'te yayınlandı)
Lamiel (tamamlanamamış kitap, 1839-1842 yıllarında yazıldı, 1889'da yayınlandı)

*Deneme
Aşk Üzerine (1822)

*Biyografi
Haydn, Mozart ve Metastasio'nun Hayatları (1815)
Napolyon'un Hayatı (1817-1818)
Rossini'nin Hayatı (1823)

*Otobiyografi
Henri Brulard'ın Hayatı (1890'da yayınlandı)
Bir Bencilin Anıları (1892'de yayınlandı)

*Gezi
Roma, Napoli ve Floransa (1817)
Roma'da Gezintiler (1829)
Bir Turistin Anıları (1838)



KIRMIZI VE KARA 📕
#KızılveKara ❤️♠️ #KırmızıveSiyah 📖
Yaşadığı dönemde çok anlaşılamamış bir yazardır bunun en önemli nedenleri Romantizmin en güçlü döneminde eserlerinde psikolojik çözümlemelere  açık ve yalın bir üslupla yer vermesi, gözlem ve kişilik çözümlemeleriyle gerçekçi anlayışı benimseyip Realizm akımının öncülerinden biri olmasıdır.
Kırmızı ve Siyah’ta yazar ruhsal tasvirlerin yanı sıra olay örgüsüne önem vermiştir.
Napoleon’un sürgüne gönderilmesinden sonra başlayan Restorasyon Döneminin portresidir; çizdiği toplumsal tabloyla reallizmi, karakterle de romantizmi simgeler. İnsan davranışlarının arka planınındaki ruhsal sebepleri tahlil eder, kişilerin eylemlerinin ve duygularının oluşmasına neden olan iç dünyalarını inceleyerek, psikolojik çözümlemelerle kaleme alır.
Fransız devriminin ardından gelen çalkantılı günlere ait kadın ve erkek; soylu, işçi, köylü, rahip tüm kahramanlar erdemleri, tutkuları, hırsları, zaaflarıyla iç içe sergilenir. 19. yüzyılda sınıf çatışmaları, çıkar için her yolun mübah sayılması ama bunun gizli bir iki yüzlülükle sürdürülmesi, devlet yönetimindeki çatlakların eleştirimesi, karakterlerinin ruhsal yapılarına dair psikolojik analizlere yer verilmesinin yanı sıra sosyolojik olarak ta ele almasını sağlar. Kent-taşra ile soyluluk-burjuvazi çelişkileri ortasında bilgi ve yeteneğiyle yükselmek isteyen hırslı  bir gencin savaşın kızıl  üniforması ile ruhban sınıfının kara cübbesi arasında seçim yapması, içten pazarlıklı, hesaplı, temkinli, soğukkanlı halini, yükselme ihtirasını, aşağılık kompleksini, yaşadığı bunalımları, içsel mücadelelerini ortaya koyar. Hızlı yükselişi trajik sona engel olamaz. İhtirasları aşkın kırmızısı ile çalkantılı hale gelir, ölümün kara yası ile son bulur.


ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR 📝

* Hayattan zevk alma sanatını ancak sonumun iyice yaklaştığını gördüğüm anda öğrenmem epey garip.

* Yaşam tarzıma karışmayın. Sizin o küçük endişeleriniz, gerçek yaşamla ilgili ayrıntılarınız canımı sıkıyor, daldığım düşleri sekteye uğratıyor. Herkes ölümü kendince karşılar; ben de ölümü kendi tarzımla düşünmek istiyorum.

* Yaşam artık hiç sıkıcı değildi, hiç hırsı kalmamıştı, her şeye bambaşka bir açıdan bakıyordu.

* Akşam yemeği çok sıradan, konuşmalar bıktırıcıydı. " Kötü bir kitabın sayfaları gibi."

* Görülecek hizmetler mi dediniz! Yetenek mi! Hak etme mi! Of! Birbirini kollayanlar arasına katılın çok daha iyi!
Telemakhos

* Her canlı varlığın ilk yasası varlığını korumak, yani var olmaktır. Baldıran ekip buğday yetişsin istiyorsunuz.
Marchiavelli

* İnsan duygularına göre davranırsa her zaman bir saçmalık yapar.

* Gözü pek ve kibirli kişiliklerde kendine kızmakla başkalarına diş bilemek arasında yalnız bir adım uzaklık vardır

* Roman geniş bir yolda dolaşan aynadır. Kimi zaman gözlerinize göğün mavisini, kimi zaman da yoldaki balçık çukurlarını yansıtır. Ve sırtındaki küfede aynayı taşıyan adam ahlaksızlıkla suçlanır! Aynası çirkefi gösterir, siz aynayı suçlarsınız! Siz asıl aba yoldaki çirkefi, dahası suyun yolda birikip çirkef oluşturmasına göz yuman yol denetçisini suçlayın.

* Kişiliğinin temel niteliği yüreklilikti. Hiçbir şey onu yaşamıyla yazı tura oynadığı düşüncesinden daha çok heyecanlandıramaz ve can sıkıntısının geri gelmesi korkusundan kurtaramazdı.

* Ciddi olmak istiyorum şimdi; zamanı geldi,
Çünkü günümüzde gülmek bile ciddi bir iş sayılıyor.
Erdemin kusur konusunda şaka yapması bile suç sayılıyor.
Don Juan

* Bunca tehlikenin ortasında, bana kalan yalnız "BEN"

* Güzelliğine hayranım, ama zekâsından çekiniyorum.
Mérimée

* Kişiliğine çok yakışan acıklı bir olay beklentisi ve merakı gözlerine bir öykü anlatıcısının dinleyicisinin gözlerinde görmeye bayılacağı bir parlaklık veriyordu.

* Yeryüzünden cahilliği ve suçu kovmak isteyen kişi, kasırga gibi esmeli, önüne çıkanı devirmeli mi?

* İnsan suç işlerken hiç değilse haz duymalıdır. Tek şansları buysa, işlenen suçlar ancak bu akıl yürütmeye meşru gösterilebilir.

* En acımasız işler acımasızlık göstermeden yapılıyor.

*  Yüzyıl önce Altın Post önemli bir nişandı, ama o dönemde bu nişanın yanına yaklaşılamazdı. Bugünse soylu bir aileden gelenler için onunla bu kadar övünenebilmek için insanın Aracelili olması gerekir.

* Onu dinlenen bir aslana benzetiyordu; ama kısa sürede kafasının tek bir düşüncede yoğunlaştığını fark etti: Yararlılık, yararlılığa duyulan hayranlık.

* Senin suyun susuzluğumu gidermiyor, dedi susamış cin.
- Oysa bu Diyarbakır'ın en serin kuyusudur.
PELLİCO

* Sığ sözlere öyle alışılmış ki, zihinleri azıcık harekete geçiren bir düşünce kabalık gibi görünüyor. Konuşurken yeni fikirler üreten birinin vay haline!
Faublas

* Sürüngenleri derin bir çukurun dibine atmak ve orada ölüme terk etmek gerekir, yoksa zehirleri taşar, çok daha tehlikeli hale gelirler.

* Burası bir mağara galiba, diyordu Basile gibi , yalnız kokuşmuşların geldiğini görüyorum.

* Neden altı hafta önceki gibi aynı görüşte olmam isteniyor aceba? Öyle olursa düşüncem bana hükmeder.

* Anladığı ama konuşamadığı bir dil kullanılıyordu sanki.


* Zihinleri harekete geçiren en ufak bir düşünce bile kabalık sayılıyordu. Konuşulan tatlı dile, gösterilen kusursuz inceliğe, insanlara hoş görünme arzusuna karşın, herkesin yüzünde sıkıntı okunuyordu.

* Zayıf bir kamış ise varsın kırılsın, yürekli bir adamsa başının çaresine baksın.

* Belki de ömründe ilk kez işittiği, Southey, Lord Byron, IV. George gibi çağdaş şahsiyetleri hiç tanımıyordu. Ancak ufku Horatius, Martial'in Tacitius'un yapıtlarıyla sınırlı kalan Roma'da yaşanmış olaylara sıra gelince tartışmasız bir şekilde üstün olduğunu herkes kabul etti.

* Gözlerinde zaman zaman yanıp sönen ışığın zekâsından kaynaklandığını anlayacak kadar deneyimli değildi henüz

* İşini bitirdikten sonra kitaplara yaklaşmayı göze aldı; Voltaire'in bir yapıtını bulunca az kalsın sevinçten aklını kaçıracaktı.

* Ey güzel kır! Ne zaman oturup
Uzun uzun bakacağım sana!
Horatius

* Bir insanın gözünüzde değeri olup olmadığını anlamak için, arzuladığı, giriştiği her işin önüne engel çıkarın. Gerçekten değerli biriyse, bu engelleri aşmayı ya da çevresinden dolanmayı bilecektir.

* Kişiliğin sıradanlığı dışlıyor. Kıskançlıklar ve iftiralar hiç peşini bırakmayacak. Yaradan seni nereye yerleştirirse yerleştirsin, arkadaşların senden nefret edecek; seni seviyormuş gibi davranmalarının amacı senden daha fazla nefret etmek olacak. Buna karşı tek bir ilaç var: Sacece, sana bu nefret edilme cezasını kendini beğenmişliğinden dolayı veren Tanrı'ya sığın, davranışların arı olsun; tek çaren bu. Sarsılmaz bir inancın doğruluğuna bağlı kalırsan düşmanların er geç bozguna uğrayacaktır.

* Kenarlarındaki çitlerde diken var diye bir yolun güzelliği azalır mı? Yolcu kötü dikenleri kendi hallerine bırakıp yoluna devam eder.

* İmalar, laf taşıyanların tuttukları tutunaklarda laflar kadar ayrıntılı biçimde yer almazdı.

* Ona doğru düşünmeyi, boş laflara kanmamayı öğrettikten sonra, henüz saygın bir yere gelmemiş bir kişi için bu alışkanlığın büyük bir suç olduğunu söylemeyi unutmuştu; çünkü her doğru akıl yürütme insanlara hakaret gibi gelirdi.

* İnsan ne kadar değerliyse mevkisi de o kadar değerlidir

* Farklılığın ancak nefret doğurduğunu görecek kadar deneyimim oldu

* Mutluluk kendine iyi bir akşam yemeği ziyareti çekmektir

* Yaşadığımı sanıyordum; kendimi yaşama karşı tek başıma hazırlıyordum; ama işte insanlar arasına karıştım, rolümü bitirene kadar her yanım düşmanla çevrili olacak.

* Arkadaşlarının gözünde en büyük günahı işliyor, yetkeye körü körüne boyun eğecek, örneğe uyacak yerde, düşünüyor, kendi başına karar veriyordu.

* Hayatının önemli girişimlerini akıllıca yönlendiriyordu; ama ayrıntıları düşünmüyordu

* Her hizmette zeki insanlar gerek, çünkü yerine getirilecek bir iş var.

* Sevgi evlilikten önce yaşanmışsa, analık yaşamının doğurduğu sıkıntı aşkı öldürür.

* Ancak sarp bir dağa tırmanan yolcu gelip doruğa oturur, şöyle bir soluk almaktan derin bir haz alır. Ama sürekli oturup dinlemeye zorlansa mutlu olur muydu?

* Kendisine uşak ruhlu biri gerekirken, evine neden duygusal ve yürekli birini almıştı?

* Paraya karşı duyulan hırsın bir insanı düşürülebileceği en zor, en soysuz durumlarla kendini beğenmişliği arasındaki kavganın ortasındaydı.

*;Enayilik dalkavuk tilkinin kaptığı peyniri düşüren karganın salaklığıdır.

* Zavallı insanların acısını yavaş yavaş artırarak servet sahibi olmak hiç de adil değil!

* Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi.
R. P. MALAGRIDA

*  Yüreğe kırmadan dokunmayı bilmezler.

* İnancı onu öylesine mutlu etmişti ki yanılmaktan ölesiye korkuyordu

* Bilmiyorum kimim ve ne yapıyorum.
Mozart (Figaro)

* Kederli kederli kitabının düştüğü dereye baktı; bu, en sevdiği kitaptı: Sainte-Héléne Güncesi.

* Duyduğu bedensel acıdan çok, sevdiği kitabı yitirdiği için gözleri yaşarmıştı.

* Kol gücüne dayanan işlere hiç uygun olmayan, ağabeylerininkine benzemeyen incecik bedenini de hoş görebilirdi, ama şu okuma merakına hiç dayanamıyordu, çünkü kendisi okuma bilmezdi.

* Ağaçların faydasını halen anlayamıyoruz ki
Gölgeyi severim, dolayısıyla ağaçlarımı iyi gölge verecek biçimde budatırım; ayrıca bir ağacın, hani şu yararlı ceviz ağacı gibi gelir getirmiyorsa, gölge vermekten başka bir işe yaramayacağına inanırım.

* Ahmakların saygısı, çocukların şaşkınlıktan ağızlarının açık kalması, zenginlerin kıskançlığı, bilgenin küçümsemesi boşuna mı sanırsınız?
Barnave

* Aslında bu adamın bütün yeteneğinin alacağına şahin, vereceğine karga olmaktan ibaret olduğu sezilir.




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder